Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Atatürk ve Millî Mücadele

featured

Bu yazımda Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler kitabından (Bilgi Yayınevi 6. Basım, 2005) alıntılar yapıp notlar ekleyeceğim. Yazar tüm anlattıklarının kaynak ve belgesini veriyor.

Mustafa Kemal Sakarya Savaşı’ndan sonra Ankara’ya dönünce Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geliyor, Millî Mücadele’yi kısaca özetliyor, sonra diyor ki:

Efendiler! Bütün cihan bilmesi lazımdır ki Türk halkı, Türkiye Büyük Meclisi ve onun hükümeti, uşak muamelesine tahammül edemez…” (s. 503)

 Not: Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan, Cumhuriyet kurulduktan sonra dünyanın bağımsız bir devleti, özgür ve saygın bir halkı olduk ama şimdi uşaklık huyu yayılıyor.

 ***

 “Yunan Ordusu Batıya doğru çekilirken bütün köyleri, ağılları, kağnıları, koruları kağnıları ve arabaları yakıyor, kuyuları taş toprak ya da cesetlerle doldurarak körletiyor, hayvan sürülerini götürüyor, götüremediklerini kurşunluyordu.” (s.504)

Not: Bugün Yunan hayranı bir meczubun arkasından koşan ahmaklar var.

 ***

 Türk ordusunun Yunan ordusunu yenmesi Enver Paşa’nın “Türkiye’ye girme ve idareyi ele alma hülyasını bitirmişti. Yengesi Safiye Hanım ve Halil Paşa’ya veda etti, Bakü’ye gitmek, belki Türkistan’a geçmek, Müslüman Türkleri Rusya’ya karşı ayaklandırmak üzere yola çıktı.” (s.504-505)

Malta’dan kaçan Ali İhsan Paşa Ankara’ya ulaştı, törenle karşılandı. I. Ordu Komutanlığı’na atandığını öğrenince sarsıldı, iki yıl kıdemli olduğu İsmet Paşa’nın emrine nasıl girerdi? Ağladı. Sabah Fevzi Paşa’ya görevi geçici kabul edeceğini bildirdi. Sürekli Cephe karargâhına itiraz ediyor, Cephe kurmaylarını küçümsüyor, hiçbir şeyi beğenmiyordu. Denetlediği bir tümenin erlerine verilen kirli ve çıplak tüfeklerini küçümsüyor, çoğunda matara, çanta, ekmek torbası, battaniye, kürek yok. Hepsi eldivensiz diyordu. Albay Asım homurdandı: Eldivan ha? Çocukların ayağına çarığı, kıçına donu zor buluyoruz. Ali İhsan’la işimiz var. Atla yakın bir birliği denetlemeye gidiyordu. Ben sırf vatana hizmet için gururumdan fedakârlık ettim. Benim gibi bir komutan İsmet’in emrine girer mi? Ben Mustafa Kemal’in sınıf arkadaşıyım, üstelik o sınıfın da birincisiyim. İsmet kim ben kimim. Orduyu giydirmeyi bile becerememiş. Hazırladıkları plan da komik. Bu sefiller ordusu, o planla sonuç almak bir yana, taarruza kalkmayı bile beceremez.” (s.508,517, 518,525)

 Not: Hesapsız kitapsız Türk-İslam sloganı bize hep kaybettirdi. Mustafa Kemal kıskanç, kaprisli, kendini beğenmiş paşaları da idare ederek savaşı kazandı.

 ***

Gazi, Çankaya Köşkü’nün birinci katındaki misafir odasında Ruşen Eşref’e, “O müthiş Sakarya günlerinde şunu anladım, zafer başlı başına bir amaç değildir. Zafer, kendisinden daha büyük bir amacı elde etmeye yaramalı, yeni bir âlem doğmalı. Yoksa boşa gitmiş bir gayret olur. Sustu. Ruşen Eşref bu cümlenin anlamını idrak edecek kadar uyanık ve ufku geniş biriydi. Batı’nın önünde uşakça duran, işbirlikçi, dalkavuk, kişiliksiz yöneticiler, askerler, diplomatlar, siyasetçiler, din adamları, istiklal düşüncesinden yoksun aydınlar, para için düşmana hizmet edenler, bozguncular, son iki yüz yıllık yorgun, yenik Osmanlı âleminin ürünüydüler. Bu insanları üreten, yetiştiren düzen sürüp gidecekse, zafer gerçekten boşa gitmiş bir gayret olur, Türkiye bu kafalarla yine bir gün Batı önünde uşak ya da dilenci durumuna düşebilirdi.” (s.509)

 Not: Bu paragrafta duyulan endişeler günümüzde gerçekleşiyor. Yeni bir İstiklal Savaşına mecbur kalmamak için önce Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi tanımak, sonra sırf O’nun peşinde yürümek gerekiyor.

 ***

Ankara Antlaşmasını Fransızlar adına imzalayan “Fransız diplomat Franklin Bouillon akşam yemeği için istasyondaki direksiyon binasının büyük odasında toplananlardan Yusuf Kemal Bey’e bakarak dedi ki, “İngiliz hükümetinin kalın ve ince, açık ve kapalı bütün hesaplarını alt üst ettiniz. İtiraf edeyim bizim hesaplarımızı da. Çünkü inanılmaz bir şey oldu, kağnı kamyonu yendi.” (s.510)

 Not: Bu gerçek itirafa rağmen hâlâ: “Atatürk Batılılara hizmet etti. Bizi tarihimizden kopardı” diyenler var. Bunlar alçak yahut ajan kişilerdir. Kurtarıcıları karalayarak gözden düşürmek emperyalizmin oyunudur.

 ***

 “Başkomutan, Demiryolları Genel Müdürü Albay Behiç Erkin’e, Fransızlar çekilir çekilmez, ikmal sistemini Adana-Konya-Akşehir hattına alacağız. Ama Polatlı-Eskişehir hattına da ihtiyacımız olacak. Bu hattı en kısa zamanda onarmanı istiyorum.

 “Baş üstüne”

“Nerden işçi bulacaksın. O çevredeki erkeklerin hepsi silah altında.”

 “Kadınlarımız sağ olsun Paşam.” (s.513)

“Ordular taarruz eğitimine ağırlık verdiler. Gündüz eğitimlerine ve atışlara gece gece eğitimleri ile gece gece dersleri de eklendi. Askerin yalnız iyi bir asker değil, iyi bir yurttaş olması, ne için dövüştüğünü bilmesi de isteniyordu. Subaylar, hatta komutanlar için meslek kursları düzenlendi. Tatbikatlar manevralar başladı. Nerede işe yarar bir şey varsa Batı Cephesi’ne yollanıyordu. Kars kalesindeki ağır toplar yola çıkarıldı. Konya’da araba, silah tamirhanesi, şoför talimgahı, nalbant okulu, saraciye atölyelere açıldı. Ankara yurt dışından cephane, silah, kaput, elbise, hatta uçak almak için harekete geçti.” (s.517)

Not: Biz Kurtuluş Savaşımızı kadın-erkek birlikte kazandık. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran zekaya bakın ki, daha savaş anında iken komutan, asker ve halkımızla birlikte herkesin sanat sahibi, çalışan, dürüst kişiler olmasını sağlıyor. Öncü ve örnek olacakların tembel ve hırsız değil, çalışkan ve dürüst olmaları gerekiyor.

 

Devamı var

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!