Önümüzdeki engeller aşacağız. Varsın birileri ikiye bir, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ni iğnelemeye, patlatmaya çalışsınlar. Başaramayacaklar, gidecekler. Büyük Atatürk! Sen bildiğimizden çok daha büyükmüşsün. Nur içinde yat. Yolundayız.
Türkiye 1938’den sonra, Atatürk’le kazandığı siyasi, askerî, insani, ekonomik, kültürel vb. alanlarda gerileme sürecine, günümüzde de çöküş dönemine girdi. Cumhurbaşkanları düzeyinde yapacağım açıklamaların nedeni budur.
Atatürk; bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü kaybetmiş, kimliği unutturulmuş, zamanının düşünsel, bilimsel ve teknolojik gelişmelerinin gerisinde kalmış, borç batağına batmış, zihnen Orta Çağ’a götürülmüş bir ulusun ilk Cumhurbaşkanıdır.
Atatürk bir Osmanlı subayı olarak göreve başladıktan sonra, Osmanlı Devleti Kuzey Afrika, Balkanlar, Arap Yarımadası, Ortadoğu ve Kafkaslardaki topraklarını, 30 Ekim 1918’de de egemenliğini kaybetti. Amasya genelgesiyle, Erzurum ve Sivas kongreleriyle Millî Mücadele’ye atıldık. Düzenli orduya geçtik; Eskişehir, Kütahya, İnönü, Sakarya, Başkomutanlık zaferlerini kazandık. Bağımsız bir devlet kurduk, özgürlüğümüzü yeniden kazandık. Bu sürecin öncüsü hep Atatürk’tür.
1923’ten 1938’e kadar Osmanlı’nın borçları ödendi, yabancıların işlettiği demiryolları, limanlar kamulaştırıldı. Harf devrimi ve eğitim öğretim hamleleriyle okur yazar olduk. Skolastik düşünceden bilimsel düşünceye döndük. Üretmeye başladık. Millî savunma, sanayi, teknoloji alanlarında yol aldık. Top, mermi uçak, bez ve ayakkabılarımızı yaptık, ihraç ettik. Balkan Antantı, Sadabat Paktı projeleriyle barışa katkı sağladık. Hatırı sayılır bir ülke olduk. Bunları da Atatürk’ün öncülüğüyle yaptık.
Bir de Atatürk’ten sonrakilere bakalım. İsmet İnönü, Celal Bayar, Cevdet Sunay, Adnan Menderes dönemlerinde hız kestik, önemli fabrikalarımızı dönüştürdük, NATO’ya girdik, Amerika’nın uydusu, “Küçük Amerika” olduk.
Mustafa Kemal’in tek vücut yaptığı Türk ulusu, Turgut Özal’ın Amerika yolunda: “Damarlarımda Kürt kanı dolaşır” çıkışıyla ayrışmaya başladı. Abdullah Gül, Recep Erdoğan gibileri sürekli: “Kürt-Türk-Laz-Çerkez” dediler; bütünlük ve sevgimiz bozulmaya başladı. Sonra birbirimizi öldürür olduk.
Ahmet Necdet Sezer, Süleyman Demirel gibileri Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerine düşmanlık yapmadılar ama Turgut Özal, Abdullah Gül, Recep Erdoğan gibileri; bazen kapalı, bazen açıkça Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ne sataştılar. Böyleleri, Osmanlı-Tarikat-Arap kültür kanalının içinden geçtikleri için T.C. ile kaynaşamadılar. Bu yüzden devlet ve ulus hayatımızda önemli sıkıntılar başladı.
Atatürk, düşünce ve davranışlarıyla tam bağımsızlıkçı ve şeffaf idi. Abdullah Gül ve Recep Erdoğan’da bunu göremedik. Gül ve Erdoğan ABD askerlerinin Türkiye’de konuşlandırılarak Irak’a saldırmaları için TBMM’den onay istediler. Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile “iki sayfa dokuz maddelik gizli bir antlaşma” yaptı. Erdoğan ABD’nin BOP projesinin “Eşbaşkanı” oldu, “Diyarbakır bir merkez olabilir.” “Komuta merkezim bana papaz elbisesi giy derse giyerim” dedi. Böylesi düşünce ve uygulamalar Türkiye kadar komşu ülkelerde de depremler yarattı, yıkıntılar sürüyor.
Atatürk’te paraya düşkünlük yoktu; parasıyla öğrenci okuttu, servetini yurt dışına taşımadı; malını hazinemize bağışladı. Sonrakilerden bazıları, servet hastalığı, parasını yurt dışına taşıma hastalığı yüzünden tehditler aldı, ağzını açamadı.
Atatürk korkusuzdu. O’nun bu özelliği Türkiye’nin doğuşunu sağladı. Atatürk Çanakkale’de, üzerimize top ve tüfek mermileri yağarken; cephenin en önüne çıktı, elindeki kırbacı kaldırarak hücum emrini verdi. Bu cesaret, savaşı lehimize çevirdi. Ya sonrakiler? Kum çuvallarının arkasına gizlenerek eşkıya izlediler.
Atatürk ömrünü fikri, irfanı ve vicdanı hür kuşaklar yetiştirmek için tüketti. Saltanat ve despotluğu kaldırdı. Cumhuriyet ve demokrasiyi getirdi. Sonrakilerden bazıları problemli, kaprisli ve kinci oldukları için T.C. patinaj yapıyor, ısınıyor.
Önümüzdeki engeller aşacağız. Varsın birileri ikiye bir, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ni iğnelemeye, patlatmaya çalışsınlar. Başaramayacaklar, gidecekler.
Büyük Atatürk! Sen bildiğimizden çok daha büyükmüşsün.
Nur içinde yat. Yolundayız.