Türkiye dün emperyalistlerce işgal edilmişti, bugün Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları tarafından işgal ediliyor. İşgalin çemberi her geçen gün daralıyor. Ankara zindanlaşıyor. Zindanları yıkmak zorundayız. Şimdiye kadar siyasi bir deyiş olarak kullanılan şu deyişi ben, sırf görünen bu tehlikeye dikkat çekmek için kullanıyorum: “EY TÜRK, TİTRE VE KENDİNE DÖN!” Yoksa Ankara zindanlarından cesedimiz çıkacak.
30 Ekim 2023 günü Anıtkabir’e girebilmek için eşimle 2 saat kadar ayakta bekletildik, içeri alınmadık. Sebep? “Tören yapılacak.” Orada bizler gibi yüzlerce insan da ayakta bekledi. Sonra iki çavuşun taşıdığı, “Anıtkabir Komutanlığı” yazılı çelengi taşıyan, ardından, tamamı sivil giysili 6-7 kişi geldi, çelenk bırakıldı. Bu olayı nasıl yorumlarsınız? Çıkarken bir rütbeliye “çelengi niye asker kıyafetli birisi koymadı, bu nasıl bir uygulama, anlam veremedim” dedim. Yüzüme baktı. “Hı… sivil giysili subayın çelenk koyması neyin nesi?..”
Dönüşte eski tren garındaki Kurtuluş Savaşımızın ilk tarihi müzesini göreyim dedim. Baktım müze yok, özel bir üniversiteye verilmiş. Oradaki görevliye müzedeki eşyaların nereye taşındığını sordum. Bilmem, söylemediler dedi. Ankara Tren Garı’ndaki müzemizin ilgasını, yerinin belirtilmeyişini nasıl değerlendirirsiniz? Ben bunu, istiklal Savaşımızın rövanşı olarak görüyorum.
02 Kasım 2023 günü Atatürk’ün Çankaya’da makam odası olarak kullandığı küçücük binayı (köşkü) görmek için eşimle Sıhhiye’den yürüyerek Çankaya’ya çıktık. Yolda orasının ziyarete açık olduğunu telefonla öğrendik. Sevinerek sora sora oraya (çünkü hiç levha yok) vardık. “İçeri alamayız, yoğunluk var, randevu alın öyle gelin” dediler. Geldiğimiz ili, yaşımızı, mesleğimi söyledim. Rica ettim, nafile. Hani yoğunluk? “Girip çıkan yok” dedim. “Heyet gelecek” dediler. Bir ilgilinin telefonunu aldım, yalvardım olmaz dedi. Tartışma büyüdü. Bize ve yurttaşlarımıza reva görülen bu işlemin insanlık ve yurttaşlıkla ilgisi olmadığını söyledim. Kızdılar, “Hitler’in, Teoder Herzl’in mezar ve evini görmeye gitsem bu kadar zorlamazdın. Yazıklar olsun bu zihniyete” dedim. Baktım kapıda hiçbir yazı yok. Sıradan bir bahçenin girişi gibi. 16 köşeli küçük bir yıldız var, hepsi o kadar. Türkiye’yi bugün yöneten zihniyet o kapıya “Çankaya Köşkü, Atatürk’ün kaldığı yer” gibi bir levhaya bile tahammül edemiyor yahut bunu düşünecek yeteneği yok. Bu anlayışın İngiliz-Yunan anlayışından ne farkı var!
Türkiye dün emperyalistlerce işgal edilmişti, bugün Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları tarafından işgal ediliyor.
İşgalin çemberi her geçen gün daralıyor.
Ankara zindanlaşıyor. Zindanları yıkmak zorundayız.
Şimdiye kadar siyasi bir deyiş olarak kullanılan şu deyişi ben, sırf görünen bu tehlikeye dikkat çekmek için kullanıyorum:
“EY TÜRK, TİTRE VE KENDİNE DÖN!”
Yoksa Ankara zindanlarından cesedimiz çıkacak.
Not: Çankaya’nın işsizleştirilen o tarihi mekanının fotoğrafını sunuyorum: Düşünelim, düşünelim…