Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Amiral ve Generallerimize Selam

Amiral ve Generallerimize Selam

Yıl 1975. Polatlı Topçu Okulu’nda Yedek Subay öğrencisiyim. Top dersimize bir Binbaşı giriyor. Kıbrıs Barış Harekâtına katılmış. Heyecanlı bir subay. Bir gün derste gemilerden çıkarma yaparken gemi ile kara bağlantısının koptuğunu, tank ve top yüklü büyük askeri araçların denize batmadan, buyun üstünde yürüyerek karaya çıktıklarını heyecanlı heyecanlı anlattı.

Bu arada, iki üç kez: “Bu olmaz demeyin, oldu! Araçları gemiden indiren birliğin başında ben vardım. Bunu gözlerimle gördüm. Allah Türk milletine yardım etti. Cemseler suyun üstünde yürüdü!..”

Binbaşı bunları anlatırken ben istemeyerek, sessizce gülmeye başladım.

Beni görmüş. Yanıma geldi, kolumdan tuttu. Kocaman dershanenin ortasına dikti. Kendisine veya anlattığı olaya inanmadığımı sanmış. Çok kızgın. Etrafımda dönüyor, gidiyor, geliyor. Belli tokat vuracak. Tam önüme dikildi:

Bu anlattığım olmaz mı? Allah bize yardım etti. Oldu oğlum oldu! Allah Türk’e yardım etti. Sen de bir Türksün! Sana nasıl vurayım. Elim varmıyor. Yürü, git” dedi. Yerime oturdum. O güne kadar ve ondan sonraki derslerinde Topçu binbaşımız ve diğer subay öğretmenlerimiz bize hep Türk milletine olan bağlılığın önemini, Atatürk’e olan hayranlıklarını anlattılar.

Dört aylık eğitim-öğretim süremiz bitti. Tören yapılacak. Tüm öğrenciler ve subaylar tören alanındayız. Okul Komutanımız rahmetli General Galip Yiğitgüden kürsüye çıktı. Türk milleti, Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Silahlı kuvvetleri adına öyle muhteşem bir konuşma yaptı ki, sormayın. Ömrümde böyle güzel, böyle heyecanlı bir konuşma duymadım.

Daha birçok örneklerim var ama uzatmadan şunu söyleyeyim; yaşadığım bu iki örnek ben de subay ve generallerimizin yurt ve milletlerini çok seven kişiler oldukları, böyle yetiştirildikleri kanaatini oluşturdu. Sonraki yıllarda da hep bunu gördüm. İçlerinde umduğumuz gibi olmayanlar çıkmaz mı? Çıkar. Bir ceviz çuvalının içinde çürük birkaç cevizin çıktığı gibi.

Unutmayalım, sivil kurumların çürükleri askeri kurumlardan kat be kat daha fazladır. Ben şimdiye kadar kişiliksiz, hırsız, eleman, bölücü birçok politikacı gördüm ama hırsız, eleman ve bölücü bir tek General/Amiral görmedim.

Birkaç gündür TV kanallarında Amiral-General-TSK karşıtı ve hatta düşmanı öyle “gazeteci, yorumcu, araştırmacı, köşe yazarı” kişi görüyoruz ki, insan hayret ediyor. 104 Amiral bahane oldu yapmadıkları suçlama, atmadıkları iftira kalmadı. “Darbeler unutulmamalı” imiş. “Orduda baş örtüsü ve din düşmanlığı” görülmüş. “İsterse emekli olsunlar, amiral ve generallerin siyasetle ilgili söz söyleme hakları yok” imiş. “Asker bir şey bilmez, kafası çalışmaz” imiş.

Bakar mısınız şu terbiyesizliklere, şu haddini bilmezliklere! Hep sen konuş, ülkeyi ikiye bir çıkmaza sok; ondan sonra da ülke ve millet adına söylenen sözlere, yapılan uyarılara, atılan adımlara: “Sen sus!” de.

Bugünkü 104 Amiralin hiç birisini tanımam. Suçu olan varsa çekecek. Ama derdiniz ne ki hep birden ayağa kalktınız? Bu 104 Amiral’e saldıranlara bakınca şunları görüyorum: Bunlardan kimisi politikacılara yağ yakarak mevki ve para sahibi kişiler olmuş, kimisi önceki dönemlerde yaptığı boysuzlukların üzerini örtmeye çalışan iki yüzlüler, kimisi T.C. ve Atatürk düşmanı, kimisi fırıldak, kimisi Hıristiyan papaz ve rahibelerinin kılığına girmiş münafıklar.

Demokrasi, özgürlük, milli irade” diyerek Amiral/TSK düşmanlığı yapan bu kesimlerin geçmişlerine baktığımız zaman, bunlar: ABD elemanlığında, çağdaş T.C. düşmanlığında birleşen insanlardır. Bana öyle geliyor ki, ABD ve Batı emperyalizmine dünkü Silivri kurbanları yetmedi, yeni kurbanlar aranıyor.

TSK’nin üst düzey kahraman evlatları bana alınmasınlar ama kendilerine şunu hatırlatmak istiyorum: Siz mesleğinizde iyi yetiştiriliyor, önünüze gelen gençlerimizi iyi yetiştiriyorsunuz. Ancak, mesleğinizin dışındaki konuları anlatır iken, şeytanlık düşünmediğiniz, olanı olduğu gibi söylediğiniz için sıkıntı çekiyorsunuz. Buna dikkat edin. Yoksa sıkıntı sürer.

Mustafa Kemal Atatürk 27 Temmuz 1920 günü Afyon’daki subaylarımıza bir konuşma yapar. Buraya o konuşmanın az bir kısmını alıyorum. O konuşmayı Amiral ve generallerimiz mutlaka bilirlerdir ama ben bilmeyen yurttaşlarımızın bilmesinde yarar olduğunu düşünerek bir bölümünü alıyorum:

Hayat ı şahsiye ve hususiyetleri itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler.

Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü hu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır: Şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına atmaktır. Dolayısıyla subay için “ya istiklâl. ya ölüm” vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, istiklâlimizi muhâfaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima müstakil görmekle bahtiyar olacağız!”

Millet ve devletimizin yılmaz bekçileri olan Amirallerimiz ve Generallerimiz! Size, yaşadığı ülkenin, oturduğu makamın kıymetini bilmeyen saldırıyorlar. Siz ve biz onları biliyoruz. Üzülmeyin. Milletimizin büyük çoğunluğu nankör değil. Değerinizi bilirinizi biliyoruz. “Bu da geçer.

Selam olsun ülkesini satmayan, milli iradeye saygılı olan Amiral ve Generallerimize! Selam size, selam!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!