Amerika kaynaklı bazı kişi ve merkezler Türkiye’yi tehdide başladılar. Hesap şudur: Türkiye’yi yönetenlere gözdağı vererek kontrol altına almak, Türkiye’yi İran’a karşı ön karakol olarak kullanmak. Türkiye’yi terbiye etmek (!) noktasında Amerika’nın doğrudan silah kullanacağını, asker göndereceğini sanmak yanıltıcı olur. Peki Amerika ne yapar? Kiralık ajanlarına suikastlar yaptırır, ambargolar koydurtur, yeni FETÖ başları yetiştirir, nakilci dinî oluşumları zorlar, istediğini yapar.
Güçlülerin güçsüzleri ezdiği bir gerçektir. Amerika yıllardır Ortadoğu’daki devlet ve halkları parçalıyor, eziyor. Bunun son örneği Suriye’dir.
Amerika bunu yaparken mümkün olduğu kadar kendi gücünü kullanmıyor; küçük devletleri ve halkları birbirine vurdurtuyor. Bunu kan, din, mezhep üzerinden yapıyor. Şu anda Suriye, Türkiye ve İran’da izlenen politika bu.
Biz Türkiye’de, yıllardır Suriye ve İran yöneticilerinin mezheplerini konuştuk. Sünni olmayan Esat gitti, Sünni bir yönetim geldi. Suriye huzur bulacak mı? Hayır.
Suriye’de iki gündür mezhep kökenli kıpırdanmalar var. Başta CNN olmak üzere birçok TV kanalı ile “Sünni” kesimler bazı olumsuzlukları İran’a bağlıyor, İran yönetimini suçluyorlar.
Bu büyük bir yanılgıdır, mezhepler savaşının fitilini ateşlemektir. Bunu yapanlar ya Amerika elemanı veya mezhep savaşçılarıdır. Geçmişte, mezhepler savaşı oldu da ne oldu? İslam dünyası belini doğrultamadı. Türkiye’nin sağduyu sahibi bir miktar İslam bilgini varsa, görevlerini yapmalılar. Bunu yapmamak vicdansızlıktır.
Şimdi, sıra Türkiye’de mi İran’da mı tartışması var. Yıkım projesinin içinde ikisi de var ama bana göre önce İran’da. Şöyle ki,
Türkiye yıllardır Amerika’nın yanında. İran, Türkiye kadar Amerika’nın kontrolünde değil. Amerika bugüne kadar Türkiye’yi yanına alarak, öne sürerek birkaç İslam ülkesini ezdi. Amerika şimdi Türkiye’ye öncelik verse, İran’ı sona bıraksa; stratejik hata yapmış, işini zorlaştırmış olur. Amerika, NATO vb. gerekçelerle Türkiye’yi öne sürer, önce İran’ı bitirir.
Amerika kaynaklı bazı kişi ve merkezler Türkiye’yi tehdide başladılar. Hesap şudur: Türkiye’yi yönetenlere gözdağı vererek kontrol altına almak, Türkiye’yi İran’a karşı ön karakol olarak kullanmak.
Türkiye’yi terbiye etmek (!) noktasında Amerika’nın doğrudan silah kullanacağını, asker göndereceğini sanmak yanıltıcı olur. Peki Amerika ne yapar? Kiralık ajanlarına suikastlar yaptırır, ambargolar koydurtur, yeni FETÖ başları yetiştirir, nakilci dinî oluşumları zorlar, istediğini yapar.
Sonuç:
1-Amerika bizi yok edemez, fiilen işgal edemez, korkmaya gerek yok. Ama aklımızı kullanmazsak, mezhep, meşrep bağnazlığını bırakmazsak çok acılar çekeriz.
2-İçinden geçtiğimiz şu sıkıntılı günlerde, Türkiye’yi yönetenler sağduyulu ve birleştirici değiller, üç günlük siyasi ömürlerini bir gün uzatmak için makam ve yaşlarına uygun düşmeyen söz ve davranış içindeler. Mutlaka gideceksiniz, T.C. ve Türkiye halkını düşünerek politika yapmalılar.
3-Bir zamanlar, bir koyup üç alacak bir Turgut Özal vardı. Sonra hepimiz Özal’ın hayal dünyasında gezdiğini, bir bile almadan beşer, onar verdiğimizi gördük. Erdoğan çıktı, “Türkiye Türkiye’den büyüktür” diyor, aklınca Türkiye’yi genişletecek, “kadim” topraklara egemen olacak.
O kadim topraklar hiç bizim olmadı. Biz oralara yüzbinlerce gencimizi gömdük geldik. Mevcut Türkiye’yi koruyun yeter, bize hamaset yapmayın.
Halil Rifat Paşa’nın, “Gidemeyeceğin yer senin değildir” sözü yerindedir. Bu söze şu eklemeyi yapabiliriz: “Ayağını basıp kalamayacağın yere gitme.”