Önce iki haber aktarıyorum:
1-“Diyanet, Bodrum’un en cazip plajına “Dîni Kültür ve Bilgilendirme Tesisi” yapmak için start verdi. 10 bin 300 metrekarelik arazi üzerine 5 katlı olarak yapılacak tesis için 100 milyon lira harcanacak. Bodrum’un imarına aykırı olarak yapılacak binanın hafriyatına başlandı.”
(14-15/12/2020 tarihli basın yayın organları.)
2-“Diyanet, 16-18 Haziran 2021 günlerinde, Antalya’daki 5 yıldızlı Metrapolitan Oteli’nde, “Meal Yazma Stratejileri Çalıştayı” düzenledi. Çalıştaya 50 kişi katıldı. Otelin günlük ücreti kişi başı 1000 (bin) liradır.”
(20-2108/2021 tarihli basın yayın organları.
Bu haberler üzerinde biraz duralım.
* Diyanet’in Ankara merkez yerleşkesindeki binada ve birçok büyük vilayetlerimizdeki müftülük binalarında, büyük kalabalıklara dîni bilgi verecek çok sayıda salonu var. Sırf kendi birimlerinde değil, kamu ve özelin elinde de
geniş ve çalışmaya elverişli çok salon var. Diyanet, “Elimdeki salonlar bana yetmiyor, kamu ve özelin elindeki salonlarda dini bilgilendirmeler yapacağım” dese, o salonlar verilir. Durum bu iken Diyanet hangi gerekçe ile “Dîni Kültür ve Bilgilendirme Tesisi” için bugünkü parayla 100 milyon lira gibi çok büyük bir parayı harcıyor? Bu çok garip, çok ayıp bir adımdır. Bu hal, tüm denge ve ölçülerini kaybetmiş hastalıklı bir ruhun halidir.
* Diyanet, sözünü ettiğim salon ve yerler var iken, 50 kişinin yapacağı bir çalışma için Antalya’da, günlüğü kişi başı 1000 liradan (pazarlıklı 925 lira), beş yıldızlı lüks bir otelde üç günlük çalışma yapıyor. Beyler, sizde hiç mi vicdan ve Allah korkusu kalmadı? Nefsiniz lüks bir otelde üç gün kalmayı istiyorsa; gidin, kendi paranızla kalın. Niye bizim cebimize el atıyorsunuz?
* Canınız dinlenmek isteyince, bir konu bulun, birkaç günlüğüne lüks bir otele koşun. Gönlünüz ikiye bir, bir plajda çevreyi seyretmeyi mi istedi, koşun Bodrum’un plajına. Ayıp ediyorsunuz, günah işliyorsunuz. Hani israf haram ve günahtı? Sizinki, “Ele verir talkını, kendisi yutar salkımı” oluyor. Eskiler, “Hocaların dediğini yap, gittiği yola gitme” derlerdi. Hocalar ve dindar kesimler bu sözü silmek için yıllarca konuşmalar yaptılar, “Bu söz Yahudi oyunudur. Hocaları gözden düşürmek için uydurulmuştur. İnanmayın. Bize din-iman öğreten hocalarımıza sahip çıkalım” demişler, bu imajı yıkmaya başlamışlardı. Aktardığım bu iki haber, “Hocaların gittiği yola gitme” sözüne haklılık kazandırıyor. Diyanet’in savurganlıklarına Diyanet’teki üst düzey hocalar da katılıyorlar ki, aykırı bir ses yok.
* Bu günden sonra, Metrapolitan Oteli’nde çalışmaların gelenekleştiğini, Bodrum’daki Diyanet’in tesisine her yıl (ve belki her ay) kadrolu hocaların “resmi görevli olarak” gidip geldiklerini, Diyanet’in sürekli “Harcırah ödediğini, Diyanet’in makam araçlarının Ankara’dan Bodrum yahut Antalya’ya hep personel taşıdığını, bu araçların yakıt ve yıpranışlarını, yaratılan hava kirliliğini düşünün. Karşımıza ne çıkacak? İsraf üstüne israf çıkacak.
Din bilgisi vermiyorum ama muhatabımız Diyanet olunca, olayın dîni yönü hakkında da bir iki söz etmek istiyorum.
* İslam dininde “İsraf” denen bir kavram var. İsraf, hayatın her alanında, ihtiyaç ve gereğinden çok harcama/kullanma yapmaktır. Yaratan israfı yasaklamıştır. Yaratan’ın yasaklarını işlemek haramdır, yani günahtır. Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, Ali Erbaş ve Ali Erbaş’a uyan her hoca haram/günah işliyor. Erbaş vb. kişiler bu halleriyle kul hakkı yemektedirler. Allah’ın asla bağışlamayacağı suçlardan birisi de kul hakkıdır.
* Allah diyor ki: “Yiyin, için. Ama israf/savurganlık etmeyin. Allah savurganları sevmez.” (Araf: 7/31) Allah uyarıyor: “Siz kitabı okuyup dururken, kendinizi unutarak, insanlara iyilik yapmalarını mı emrediyorsunuz? Düşünmüyor musunuz?” (Bakara: 2/44) Bakın Allah’ın buyruk yahut yasakları herkes içindir, “Hocalar hariç” denmiyor. Ali Erbaş ve benzeri hocalar bize “İsraf etmeyin” diyorlar ama öğütlerine kendileri uymuyorlar. Allah israfı yasaklamakla kalmıyor, bir de, israfçıları şeytanın kardeşi olarak niteliyor. “Doğrusu, saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Oysa şeytan Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra: 17/27) Allah tarafından şeytana benzetilmek kötü bir şey olsa gerek.
* İnsanları sömürmenin en kolay yollarından birisi dindir. Bu yüzden insanlar en çok “Din adamı” denilen kişiler tarafından sömürülürler. Bunu fırsat bilen samimiyetsiz din adamları bugüne kadar çokça sömürücü (alıcı)olmuşlar, verici olmamışlardır. Bu bütün dinler için geçerlidir. Allah Kuran’da bu gerçeğe dikkatimizi çekmiş, demiştir ki: “Ey insanlar! Doğrusu, hahamlar ve papazların çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yer, Allah yolundan alıkoyarlar…” (Tövbe: 10/34) Allah’ın Kuran’da papaz ve hahamların insanları sömürdüklerini hatırlatması çok ilginçtir. Ayetten anladığımıza göre, Allah bize şunu hatırlatıyor: Önceki dinlerin din adamları insanların mallarını hak etmeden yemişlerdi, sizinkiler de aynısını yaparlar. Aman ha, yiyici din adamlarına soyulmayın ve bir de, onların yanlış din anlatımlarıyla başkalarının yoluna gitmeyin, benim yolumdan ayrılmayın..”
* Allah’ın bu anlatımları günümüzün Türkiye’sinde aynıyla yok mu? Diyanet’in Antalya ve Bodrum harcamaları tam bir savurganlıktır. Buralar için, her hafta camilerde toplanan; Müftülük, Diyanet, Kuran kursları için toplanan
paralar nasıl harcanıyor, bilen var mı? Kimi Diyanet İşleri Başkanlarının eşlerine tahsis ettikleri “Diyanet’in makam araçları”, İstanbul vb. yerlerde Diyanet İşleri Başkanları için tahsis ve tefriş edilen lüks daireler İslam’a uygun mu? Böylesi bir zihniyet ve huyun haham ve papazların zihniyet ve huylardan farkı yok! Üniversite öğrencilerimiz yurtsuz, ilköğretim öğrencilerimiz okulsuz veya sınıfsız, fakirlerimiz gıdasız iken sizin Garun gibi yaşamanız İslam ve insanlık dışıdır.
* Ali Erbaş Bey! Sen bu acı gerçekleriniz ile ilgili olarak bir istişare toplantısı yapsan, o toplantıda hocalardan birisi: Hz. Muhammed’in, israfa dayalı süslü cami yapma heveslerini nasıl engellediğin anlatsa, Bir başka hoca, “Ey Allah’ın Elçisi yatağın yok. Sana güzel bir yatak yaptıralım” diyen arkadaşlarını nasıl reddettiğini açıklasa, nasıl olur? Belki, belki yararı olur.
Devamı var.