Bir TV kanalında gördüm, Recep Tayip Erdoğan Makron ile telefon görüşürken arkasına II. Abdülhamit’in fotoğrafını koymuş, Atatürk yoktu.
- Abdülhamit hakkında kısa bilgi vereyim. Abdülhamit çoğulculuğa karşı, milli iradeye tahammül edemeyen birisi. 16 kadınla evli, doktoru Ermeni. Günde 3 öğün horoz beyninden yapılma salata yiyor. (Sarayda günlük 300 horoz kesiliyor). 1878’de Meclis’i kapatmış. O meclis 1908’de açılabilmiş. Abdülhamit sarayda en çok ilgiyi Ermeni ve Arnavutlara gösterirmiş. Bu ilginin sebebi, annesinin Ermeni yahut Arnavut oluşuna bağlanır.[1]
Erdoğan’ın Abdülhamit’li görüntüsü bana Vahdettin’i de hatırlattı. Bilirsiniz, Vahdettin de (İngilizlerin baskısı ve kendi yapısının gereği olarak) Meclis’i kapatmıştı. Vahdettin’in de 5 hanımı vardı. Vahdettin İngilizlere sığınırken eşlerini İstanbul İngiliz işgal kuvvetleri komutanına emanet etmişti.[2]
Abdülhamit, Vahdettin ve diğer padişahların, resimlerinden kalma Cuma selamlıklarına bakın; insanlar sanki insanüstü bir varlığın (Tanrı’nın) karşısında sıfırlar. Oradan günümüze geliyorum. Meclis’teki milletvekillerinin, özellikle AKP ve MHP milletvekillerinin Erdoğan yahut Bahçeli’nin salona girerken yahut çıkarken ayağa fırlayışlarına, esas duruşlarına, kol ve vücut hareketlerine bakıyorum, şaşırıyorum. Put yahut heykel gibi oluyorlar. Kendime soruyorum, bu taşlaşmanın, bu ruhsal küçülmenin temeli nasıl atılmış?
Büyük çoğunluğu öyle ya, özellikle AKP ve MHP milletvekillerini takip edin. Ret yahut kabul oyları, konuşmaları, yasa teklifleri yahut soru önergesi gibi konularda kulakları, gözleri ve beyinleri hep genel başkanlarında. Hangi emir yahut yasak neyi istiyorsa öyle davranıyorlar. Bu “yokluk” bir yüz karası! Siz nasıl adamsınız? Toplumumuzdan utanmıyorsanız? Eş, kız, oğlan, gelin ve damatlarınızı görünce yüzünüz kızarmıyor mu?
AKP genel başkanı Recep Tayip Erdoğan diyor ki: “Ben İstanbul sözleşmesini feshettim. “Benim bakanım. Benim valim…” Güzel her şey senin! Kanuni, Abdülhamit, Vahdettin de “Benim, benim…” diyordu.
MHP genel başkanı Devlet Bahçeli diyor ki: “Kapatın şu Anayasa Mahkemesini gitsin! Şu zillet ittifakı!”
Şu da Meclis başkanı Mustafa Şentop’un ruh dünyası: Cumhurbaşkanı İstanbul Sözleşmesini feshedebilir. Fesih yetkisi (mealen) Montrö için de geçerli!
Türkiye’yi yönetenlerin yapıları bu. Böylelerini baş tacı eden “kahraman ve muhterem” milletimize suskunluğuna ne demeli?
Şunları kendimize soralım:
- Padişahlık güzel bir sistem mi?
- Padişahlık hortluyor mu?
- Padişahlı görüntü ne demek?
- Özgür insan olmak ayıp mı?
- Din ve vicdan 5, 16, 20 kadına onay verir mi?
- İngilizlere namus teslim edilir mi?
- TBMM’ni susturmak ile kapatmak aynı değil mi?
- Makineleşmiş milletvekillerine saygı duyulur mu?
[1] Ahmet Akgündüz, Osmanlı’da Harem s. 342-343, Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayını, İstanbul 2006
[2] Ali Kemal Meram, Padişah Anaları s. 627, 629, Toplumsal Dönüşüm Yayınları İstanbul 1997