Alman akademisyen Neuman’ın 70’lerde ortaya attığı Suskunluk (Sessizlik) Sarmalı teorisine göre kitleyi oluşturan kişiler kendi kişisel düşüncelerini başkalarının ne düşündüğüne bağlayarak statüko oluşturuyorlar. Sürekli hareket halinde olan Çoğunluğun Görüşü medyanın da desteğiyle dominant (baskın) hale getirilir ve farklı/aykırı görüşlerin sesi kısılır.
Egemen düşünce ya da hâkim kanaat bitcoinin veya borsa hisse senetlerinin yükselip alçalması gibi özenle takip edilir. İnsanlar, toplumda yalnız kalmamak için çevrelerinde hangi düşüncenin güçlenip hangi düşüncenin düşüşe geçtiğiyle ilgili ipuçları ararlar. Bu da popüler saygınlık üzerinden konformizmi tetikler; yani hayatı huzur içinde yaşamak için etliye sütlüye bulaşmamak ve kitlenin genel eğilimlerine uyum göstermeye çabalamak.
“Kimse inanmaz ancak herkes, herkesin inandığını düşünür.” Bunu ‘çoğulcu cehalet’ tanımlıyor ABD’li sosyolog Kresch. Neuman ise hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerde bunu onların koro halinde ulumalarına benzetir ve şempanzelerin kurtlarla birlikte ulumasını güçlünün, genel-geçerin yanında olma içgüdüsüyle açıklar. Zaten kendisi de hem Nazicilik hem de anti-Nazicilik ulumalarına katılmıştır.
Biz Türkler için sürüden ayrılmak canavar tarafından kapılmakla eşdeğerdir. Asya’dan Anadolu’ya korkuyla hükmedenleri, astığı astık – kestiği kestik adamları (Cengiz, Timur, Yavuz, Kanunî) pek severiz. Gücü görmek ve göstermek isteriz. Âsiliğimiz, deli cesaretimiz vardı; kendi kurduğumuz devletlerce budandı. Son 2 asrın ezikliğini bir türlü atamadık üzerimizden. İstiklâl Marşımızın ilk sözcüğüne yansıyan Korkumuz 100 yıldır tazeliğini korumakta.
Amerika’dan menfaatlenmek için egemenliğimizin bile ırzına geçilişine nasıl göz yumduysak gayri yeni menfaat merkezimiz Çin için de ne tavizler vereceğiz kimbilir. FETÖ’ye lâf söyletmeyenler şimdi yedi sülâlesine saydırıyor. Şimdilerde İktidar muhafızlığı yapanlar yarın güçten düştüğünde buna da FETÖ muamelesi yapacaklar. İfrat ve tefritten kurtulamayan, yönetimi geçici olarak üstlenmiş insanlarla eşit mesafeli ilişkiler kuramayan zihniyetimiz başımıza beladan başka bir şey getirmiyor. Ve suç hep başkasında, sürümüz alabildiğince masum.
Korkular alır, korkular satarım: İş/işsizlik korkusu, rızık korkusu, geçim korkusu, kaybetme korkusu, dışlanma korkusu, gelecek korkusu, istikrar/istikrarsızlık korkusu, virüs korkusu, aşı/aşısızlık korkusu, süper güçler korkusu, eş korkusu, ailenin dağılması korkusu, polis korkusu, mahkeme korkusu, hapis korkusu, Silivri korkusu, adalet/adaletsizlik korkusu, okul korkusu, hoca korkusu, hastane korkusu, yalnızlık korkusu, âzap korkusu, cehennem korkusu, ölüm korkusu…
“Seni bir fabrikaya satacaklar
Eline bir tornavida verecekler
Ve ‘sık’ siyecekler
Ama sen hep dişini sıkacaksın”
‘Bir şeyden korkmak, biraz da onun gelmesini beklemektir.’ (Tanpınar) ve ‘Korkutanlarla korkanlar arasında sessiz bir suç ortaklığı vardır.’ (V.Hugo)