“Batılıların siyasî ve ekonomik, Rusların da askeri desteğiyle palazlanan Ermeni örgütleri köyleri ve şehirleri basıp önlerine gelen herkesi kadın-çocuk-ihtiyar demeden öldürmüşlerdir. Mensuplarının toplamı 150 bin ile 300 bin arasında ifade edilen bu çeteler topraklarımıza saldıran Rus ordusunun saflarında da aktif olarak bize karşı savaşmışlardır. Van’dan Kars’a, Erzurum’dan Anadolu içlerine kadar pek çok yerde sayıları milyonla ifade edilen ve tamamı sivil Müslüman nüfus Ermeni çeteler tarafından katledilmişlerdir.”
“24 Nisan 1915 tarihi sadece Osmanlı devletinin savaş halinde bulunduğu ülkelerle bir olup aleyhine faaliyet yürüten Taşnak, Hınçak ve Ramgavar gibi örgütleri kapatıp 235 yöneticisini tutukladığı gündür. Osmanlı devletinin 24 Nisan’da yaptığı bu tutuklamaların ardından 27 Mayıs’ta Sevk ve İskân Kanunu çıkartılmış, 1 Haziran’da da uygulamasına geçilmiştir. Yapılan işlem muhtemel bir tehdide veya tehlikeye değil bilfiil yürüyen bir isyana ve artarak süren katliamlara karşı alınmış bir tedbirdir.”
“1. Dünya Savaşı öncesi Osmanlı topraklarında Ermeni nüfusun toplamı 1 milyon 300 bin olarak kayıtlarda yer alıyor. …Bu nüfusun yaklaşık 350 bini savaş döneminde Rus topraklarına geçmiştir. İran’a gidenlerle birlikte bu rakam 500 bine ulaşmaktadır. Dolayısıyla sevk ve iskâna tabi tutulanların sayısı Amerika’nın kendi raporlarında bile en fazla 600 bin olarak belirtilmektedir ki gerçek rakam daha da azdır. Osmanlı’nın Ermeni nüfusu yer değiştirme işlemi sırasında salgın hastalıktan, asayiş sorunlarından veya güvenlik güçleriyle çatışırken hayatını kaybedenlerin sayısı ise 150 bini ancak bulmaktadır. Elbette bu 150 bin kişinin her biri bir candır ve önemli bir rakamdır. Gerçek rakamların bir ‘0’ ilaveyle abartıldığını bizzat Ermeni tarihçilerin ve siyasetçilerin kendileri de itiraf ediyor. Yine Ermeni tarihçiler, kayıpların çoğunun cephedeki savaşlarda yaşandığını da belirtirler.”
“Türklere ait toplu mezarlar vardır ama hiçbir yerde Ermenilere ait toplu mezara rastlayamazsınız. Çünkü böyle bir hadise yaşanmamıştır. Savaş döneminde ülkemiz topraklarında çoğu, İstanbul ve batı şehirlerimizde olmak üzere 300 bin Ermeni yaşamayı sürdürmüştür. …Savaş sonrası geri dönenler ile bu rakam bir ara 650 bine yaklaşmıştır. Herhalde insanlar katledildikleri, soykırıma uğratıldıkları bir yere gönüllü olarak geri dönmezler. İngilizler tarafından 1921’de yapılan bir nüfus istatistiğinde, eski Osmanlı coğrafyasındaki toplam Ermeni nüfus 1,2 milyona yakın olarak belirtilmektedir. Bu rakam savaş öncesi nüfusla ve savaş sırasındaki gerçek kayıplarla uyumludur. Bilhassa Suriye, Ürdün ve Lübnan gibi yerlere gönderilen Ermenilerden önemli bir kısmı zamanla Amerika kıtasına ve Avrupa’ya göç etmişlerdir.”
Tüm bunları bu konuyla ilgili kitap ve makaleleri olan bir tarihçi olarak benim söylediğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bilin bakalım, bu beyanlar hangi tarih profesörüne ait: İlber Ortaylı’ya mı yoksa Yusuf Halaçoğlu’na mı? Bilemediniz; Cumhurbaşkanı Tayyib Erdoğan’a.
Peki, ABD’nin densizliğine karşı en sert ve en şiddetli tepki nereden verildi: Facebook ve tıvitter gibi sosyal medya kanallarından, ha bir de vatsap guruplarından. Kim tarafından verildi: Sivil vatandaşlar tarafından. Kınama-kızma, racon-gider-atar hatta sin-kef’e dizi repliği giydirilmiş sözler…
Bu gündem geride kalınca önümüzdeki gündemlere bakacağız ya, bakmadan sorayım: Amerika’ya ‘nota’ dahi vermeyecek miyiz? TBMM’ce ortak deklarasyon ve soykırım kararı misillemesinde bulunmayacak mıyız? Amerikan Üslerine yönelik bir yaptırımız olmayacak mı? Rahip Bronson’u veya ülkemizdeki benzer casusları tekrar tutuklamayacak mıyız? Suriye’nin kuzeyinde ortak devriye attığımız Amerikan askerlerinden 11-12 tanesine çuval giydirmeyecek miyiz? PYD’ye bağlı YPG Güçlerine şimdi ölümcül darbe indirmeyeceksek ne zaman indireceğiz? HDP’nin ve PKK’nın üst düzeyinde yer alan kripto kimlikleri de mi açıklayamayacağız? Emekli amirallerle ilgili suç duyurusunda bulunan 81 ildeki 910 dernek, 408 vakıf, 27 üniversite, 114 oda, 550 sendika, 46 federasyon Joe Biden hakkında da suç duyurusunda bulunabilecek mi?
Yoksa tüm bunların yerine dizi çekerek mi cevap vereceğiz? Çözüm Süreci’nde “Ermenilerden Özür Diliyoruz” kampanyasının aktörlerini şimdi de soykırımın yalanlığı rolünde mi dinlemeye mahkûm olacağız? Tarihten nasıl ders alacağız; bir olay başımıza geldikten sonra mı? Tarihi okumadan, dönemin şartlarını kavramadan, bilhassa da İttihatçılarla ve Atatürk’le barışmadan hangi millî birlik-beraberlik?
Geçen hafta Başiskele Belediyesi 1915 yılında bu çetelerden birinin Başkent İstanbul’un burnunun dibindeki Bahçecik’te katlettiği 4 kişilik bir aile (1’, çocuk, 2’si de kadın) için şehitlik yaparak ve onların şahsında katliama uğrayan tüm siviller adına anıt dikerek bence en anlamlı cevabı verdi (Emeği geçenleri tebrik ediyorum). Bu bölgede Donik, Vahan, Karabet gibi Ermeni çetecilerinin neler yaptığı KBB sempozyum kitaplarında ayrıntılarıyla yazılı. Batıda bunu yapanlar Doğu’da neler yapmışlardır kimbilir. Aslında herkes biliyor ama konuşmaktan öte gidemiyor. Cevap dediğin lâf değil somut icraattır. Yoksa başka soykırım hikayeleri de salarlar çayıra…