Geç de olsa ‘Mavi Vatan’ın farkına varmak güzel; adlandırma da… Darısı ‘betonokrasi’ye gömdüğümüz ‘yeşil vatan’ parçalarının başına…
Sırf AB uğruna Kuzey Kıbrıs’ı masada paylaşmaya kalkmıştık; Güney Kıbrıslıların azgınlığı ve Denktaş’ı ağlatan ama sonradan Denktaşlaşmayı icbar eden Türkiye’nin stratejik temelleri bizi korudu. Uzatmalı pazarlık piyonu Maraş’ı bile yerleşime açmak şimdilerde an meselesi. Hatta Başbakan Ersin Tatar, Cumhurbaşkanlığı için Türkiye temalı millî bir kampanya götürüyor. Muvaffakiyet niyazıyla…
Nedense Ege’den Akdeniz’e uyanan adalar, adacıklar ve kayalıklar üzerinde henüz kamuoyundaki hassasiyete kapalı kaldı Siyasî İktidar. Geçenlerde Arslan Bulut’un (Yeniçağ) yazdığı gibi 2004’te AB ile yapılan bir anlaşma mı var? Yoksa 10 yıl önce büyük bir ekonomik krize giren Yunanistan, yüzmilyarlarca avro yardım aldığı Almanya’ya Adaları ipotek mi etti de 15 senedir doğru – dürüst sesimiz çıkmıyor?
Temmuz’dan beri devam eden navteksel gerginlikte sanırım geri adım atmak üzereyiz. Sürekli Yunanistan’ı uzlaşmaya ve masaya davet ediyoruz. Yunanistan’ın sadece görünen Yunanistan’dan ibaret olmadığını anladık lâkin masadakidiplomatik hünerlerini unutmuş gözüküyoruz.
Hem “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyen Makron’la hem de ABD’nin bile çıkmayı düşündüğü ve İngiltere–Fransa–Almanya üçlüsünün etkin olduğu bir NATO’nun arabuluculuğundan medet bekliyoruz. Bu sıralar her yerde karşımıza çıkan Fransa, Doğu Akdeniz mevzusunda Libya’daki iç dengeleri ve bizim oradaki pozisyonumuzu da pazarlık konusu yaparsa ne olacak?
Bence Türkiye, hazır ABD kendi seçimlerine yoğunlaşmışken ve Rusya da bölgedeki restleşmeyi uzaktan dikizleyen ‘sözü geçen abi’ durumundayken iki şey yapmalı: Birincisi MSB eski Genel Sekreteri em. Kurmay Alb. Ümit Yalım Dış Politika Danışmanı yapılarak Ege Denizi’ndeki Koyun, Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizçik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık Adaları ile Akdeniz’deki (Girit’in çevresinde) Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi, Koufonisi Adalarına Deniz ve Hava Kuvvetlerimiz tek tek harekât yapmalıdır. Bunların haricinde Kuzey ve Güney Ege’deki 23 Adadan 21’i silahlandırıldığı için bunlar da deniz ve hava ablukasına alınmalıdır. Hatta Trakya’ya yakın Taşoz Adası civarında Türk Karasularından Yunanistan’ın İsrail’le birlikte petrol çıkarmasına son vermek için burada da navteks ilân etmelidir.
İkincisi ise Ekim ayındaki KKTC Seçimleri’nden sonra Türkiye, evvelâ Yavru Vatan’ın adını Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirme ve ardından da TC ile KTC’yi birleştirme- bütünleştirme politikası izlemelidir. 2004 yılında Güney Kıbrıslı Rumların tüm Kıbrıs’ı temsilen AB Üyeliğini engellemeyerek tarihî bir hata yapan Türkiye bu şekilde bu hatayı telâfi etme yoluna girmelidir. Merhum Denktaş ile Ecevit’in dile getirdiği “tam entegrasyon” yani Anavatan’la Yavru Vatan’ın tek’leşmesi bütün dengeleri değiştirecektir.
Bunları yapan tarihe geçer. Biz tarihçiler de yapanın hakkını yazarız.