1552 Kazan şehitlerinin kemiklerini sızlatan, Kazan Tatarlarını derinden üzen haber UNESCO’dan geldi. 9 Temmuz 2017 tarihinde Zöye şehrinin Uspeniye Katedrali (Uspenskiy Katedrali) UNESCO’nun dünya kültürel miras listesine alınmıştır. Böylece, 17 kültürel ve 11 doğal miras olmak üzere Rusya’nın toplam 28 eseri UNESCO listesine girmiş oldu. Listeye göz attığımızda eserlerin büyük çoğunluğu Rus tarihini ve Hıristiyanlığı yansıtan manastırlar oluşturmaktadır. Özetle Rusya sınırları içinde bulunan diğer milletlere fazla yer verilmemiştir. Söz konusu listede 28 eserin 3 tanesi Tataristan topraklarındandır. 2000 yılında Kazan Kremlini, 2014 yılında Bulgar şehri ve son olarak 2017 yılında Uspeniye Katedrali. Zöye Kalesi ve içinde bulunan yapılar tümü Rus işgalciliğinin, zulmün ve zorla Hıristiyanlaştırmanın simgesidir.
UNESCO’nun dünya kültürel miras listesine aldığı Zöye şehrinin Uspeniye Katedrali’nin ne zaman ve hangi amaçla inşa edildiğini bilmek için tarihe bir göz atmak gerekir. 1446 yılında kurulan Kazan Hanlığı her daim Rusların iştahını kabartmış ve Ruslar hanlığı işgal etmek için 1460–1552 yılları arasında Kazan’a 25 defa saldırmıştır. Bilindiği üzere saldırıların büyük çoğunluğu başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kazan Hanlığı topraklarında şehir inşa etme fikri Rusların Kazan’a yaptığı başarısız seferlerden sonra ortaya konmuş ve 1547 yılında Çar bu konuda ikna edilmiştir. 1549 yılında Korkunç İvan’ın (1533–1584) Kazan seferi yine fiyasko vermiştir. Kazan’ı almakta kararlı olan Korkunç İvan Moskova’ya dönüş yolunda, Zöye Nehri’nin[1] İdil’e döküldüğü yerdeki tepeyi incelemiştir. Korkunç İvan, Kazan’a 30 km uzaklıkta olan bu tepeden Kazan’ın rahatlıkla görülebildiğinin farkına varmıştır. Beraberindeki Şah Ali, Rus knyazları ve Tatar mirzaları da manzaraya hayran kalmıştır. Korkunç İvan, “Buraya bir kale yapacağız, burada bir Hıristiyan şehri doğacaktır” demiştir. (Kurban 2014: 88). Şehrin yapımı için gereken kereste ve diğer malzemeler Rus topraklarında hazırlanmış ve nehir yoluyla Zöye’ye ulaştırılmıştır. Şehrin inşası sırasında Korkunç İvan’a en büyük destek yine Kazan tahtına oturmak isteyen Şah Ali’den gelmiştir. Kazanlıların dikkatini başka yöne çekmek ve Kazan’a giriş çıkışları kontrol altına almak için Rus askerleri İdil, Çulman ve Nokrat Nehirlerinden geçiş yolarını kapatmışlardır. Diğer tarafta ise şehrin yapımı tüm hızıyla sürmüştür. 24 Mayıs 1551 tarihinde tamamlanan kale, 1 ay gibi kısa bir süre içerisinde yapılıvermiştir. Ani düşman saldırısından korunmak amaçlı kale İdil Nehri’nden 3 km kadar içeride inşa edilmiştir. İki buçuk km çapında Elips şeklinde olan bu kalede 18 gözetleme kulesi, Troitskiy Katedrali ve Rojdestvenskiy Kilisesi bulunmuştur. Başlangıçta İvan-şehir olarak adlandırılan bu kale Rus ordusunun karargâhı olmuştur. Daha sonra şehrin adı Yeni Şehir Sviyajsk (Tatarca adı Zöye’dir) olarak adlandırılmaya başlanmış ve resmi kayıtlarda da bu şekilde yazılmıştır. Sonraki yıllarda ise sadece Sviyajsk olarak adlandırılmıştır. Bu kale şehrin yapılması Kazan Hanlığı’nın işgalinde önemli rol oynadığı gibi, ondan sonraki yıllarda da Ruslar için önemini yitirmemiştir. XVI. yüzyılın ikinci yarısından XVII. yüzyıl sonlarına kadar idari ve ticaret merkezi olmuştur. Rusların zorla Hıristiyanlaştırma siyasetini yürüttüğü dönemlerde ise Sviyajsk bir manastır şehri haline gelmiştir. (Fehner 1978: 217–221). Kalenin inşası sırasında Korkunç İvan, İdil’in sağ kıyısında ikamet eden “dağ tarafı” halkları Çuvaş, Mari ve bir kısım Mordva’yı kendi tarafına çekerek güvenilir bir arka hazırlamıştır.
1552 Kazan Hanlığı’nın işgalinden sonra da Zöye Kalesi’nde inşaat işleri sürmüş, manastır ve katedraller yapılmaya devam etmiştir. Bu yapılardan birisi de söz konusu Uspeniye Katedrali’dir. Katedralin yapımına 1556 yılında başlanmış ve 12 Eylül 1560 tarihinde Uspeniye Katedrali faaliyete başlamıştır. Uspeniye Katedrali’nin kuruluş amacı, “İdil boyu halkları arasında Hıristiyanlığı yerleştirme vasıtasıyla Rus Devletini kuvvetlendirme” olmuştur. (Fehner 1978: 235). Fehner, Uspeniye Katedrali’ni “Korkunç İvan Dönemi’nin en değerli yapıtı” olarak nitelendirmiştir. Uspeniye Katedrali ve yanı başında inşa edilen Uspeniye Manastırı, Kazan Tatarları başta olmak üzere İdil boyunda yaşayan Türkleri zorla Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma siyasetinin merkezi olmuştur. Böylece bu yapı, zulüm ve gözyaşının simgesidir. Bilindiği üzere Sovyetler Dönemi’nde din yasak olduğundan camilerin minareleri sökülüp, camiler yakıp-yıkılırken, manastır ve katedrallere fazla dokunulmamış, olduğu gibi bırakılmıştır. Sovyetler Dönemi’nde unutulmuş olan Zöye Kalesi 2000’lı yıllarda tekrar gündeme gelmiştir. Zöye Kalesi’ni gündeme taşıyan isim ise Tataristan’ın eski cumhurbaşkanı Mintimer Şeymiyev’tir. 2010 yılında Tataristan’da “Yañarış Fondı” (Yeniden Doğuş Vakfı) kurulmuş, vakfın başına Şeymiyev getirilmiştir. Vakfın ilk görevlerinden birisi Zöye Kalesi’ni restore etmek olmuştur. Kazan Hanlığı’nın işgalinin simgesi olan Zöye Kalesi’nin bir Tatar tarafından gündeme getirilmesi tam bir trajedidir. Ruslar her zaman olduğu gibi bugün de kendi gizli ve kirli işlerini Kazan Tatarlarına yaptırmaktadırlar. Şeymiyev’in talimatıyla Zöye Kalesi restore edildikten sonra 15 Temmuz 2015 tarihinde Kazan’da “Zöye’nin Tarihi-Medeni ve Ruhi Mirası” başlıklı uluslararası bir kongre yapılmıştır. Kongreye 100 bilim adamı katılmıştır. Kongre’nin amacı: mirası öğrenmek, incelemek, UNESCO’nun Dünya Mirası listesine aldırmaktır. Vakıf başkanı Şeymiyev kongrenin açılış konuşmasında katılımcılara hitaben şunları söylemiştir: “Zöye, yalnız Rusya için değil uluslararası önemi olan medeni mirastır… Biz sizinle birlikte gezegende kendi izimizi bırakıyoruz.” Bu sözleri vicdanı olan bir Tatar söyler mi? Ne yazık ki söylemiş. Tarih tekrarlanıyor, derler. Bugün Tataristan’da da tarih tekrarlanmaktadır. Günümüzde Tataristan’da Kazan Hanlığı’nın Şah Ali Han dönemi yaşanmaktadır ki, Rus yanlısı Tataristan Hükümeti Putin’in bir dediğini iki etmiyor, hatta daha fazlasını yapıyor. Ruslar Tataristan’da hiçbir şeyi kendileri yapmıyor, her işi Tataristan Hükümeti’ne yaptırıyorlar. 2015 yılında gerçekleşen kongre, 2017 yılının 9 Temmuz tarihinde Zöye’nin Uspeniye Katedrali’nin UNESCO dünya kültürel mirasının listesine girmesiyle birlikte “meyvesini” almış oldu.
İkinci Dünya Savaşı sonrası barış ve güvenliği korumak, barışın korunmasına yardımcı olmak, dünya insanlarını birbirine yaklaştırmak amacıyla 1946 yılında kurulan, UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı) dünya miras listesini niye göre düzenlediğini merak ediyorum. Uspeniye Katedrali gibi, işgal ve zulmün simgesi olan yapılar ne zamandan beri tarihi miras oldu? Söz konusu “tarihi mirasın” ne zaman ve hangi amaçla yapıldığına bakılmış mıdır? Bakıldıysa, dünya insanlarını birbirine yaklaştırmayı, dostluk köprüsü kurmayı ve barışı amaç edinen bu kurum neden zulmün simgesini listesine almıştır? Bilindiği üzere “barış” ve “işgal” taban tabana zıt anlam ifade eden kelimelerdir. Yoksa bu yapının bir Tatar yönetici tarafından yapılması etkin olmuş mudur? Sorulacak çok soru var, ancak bunların yanıtını almak neredeyse imkânsızdır. Bir de ilginç bir detay, Usneniye Katedrali’nin listeye alınmasını Libya, Kuveyt, Tunus, Vietnam, Tanzanya gibi ülkelerin dışında Azerbaycan, Kazakistan ve Türkiye gibi ülkelerin desteklemesi, durumu daha da vahimleştiriyor. Kuveyt, Tanzanya vs ülkelerden bir beklentim yok, ancak Türk Dünyası’nın da “zorla Hıristiyanlaştırmanın, işgal ve zulmün simgesi” olan bu yapıya onay vermesi, orada bulunan ülke temsilcilerinin tarih biliminden, milli şuurdan yoksun oldukları aşikârdır. UNESCO, kime, hangi akla hizmet etmektedir? Hizmeti karşılığının getirileri nelerdir bilinmez, ancak bu olay en çok Rusların lehine olmuştur. Korkunç İvan’ın “kahraman” olarak nitelendirildiği, heykellerinin dikildiği, yalanlar üzerine kurulu yeni Rus tarihinin yazıldığı günümüz Rusya’sının elinin UNESCO’ya kadar uzandığının işaretidir bu olay. Günümüzde Ruslar, kendi işgal tarihlerini örtmek, gizlemek için ellerinden geleni yapmaktadır. Tarih kitaplarına, “Kazan Hanlığı kendi isteğiyle Rusya’ya dâhil oldu” şeklideki akıl almaz yalanlarla dünyayı kandırarak kendilerini aklamaya çalışıyorlar. UNESCO’nun tarihi miras listesi de bu Rus oyununun bir parçasıdır. Tarih ve dünya bunu affeder mi bilmem, ancak milli şuuru olan Kazan Tatarları ve Türk Dünyası için UNESCO’nun dünya mirası listesine alınan Uspeniye Katedrali yok hükmündedir…
Kaynakça:
- Fehner, Margarita Vasilyevna, Velikiye Bulgarı, Kazan, Sviyajsk (Büyük Bulgar, Kazan, Zöye), Moskova 1978.
- Garipova, Firdeüs, Elgalar Dönyasına Seyexet (Nehirler Dünyasına Seyahat), Kazan 1992.
- Garipova, Firdeüs, İsemnerde İl Tarixı (Adlarda İl Tarihi), Kazan 1994.
- Hudyakov, Mihail Georgieviç, Kazan Hanlığı Tarihine Özgü Araştırmalar, Çev. Roza Kurban-İklil Kurban, Berlin 2009.
- Kurban, İklil, Yaşlı Tarihin Yankısı: Bulgar-Tatar Tarihi ve Medeniyeti, İstanbul 2014.
- Kurban, Roza, Biz İdil’den, Ural’dan…, İstanbul 2014.
[1] Zöye, İdil Nehrinin sağ koludur. Zöye kelimesinin sözcük anlamı Türkologların fikrine göre şöyledir: H.V. Yosıpov’un say~tay – “nehir” fikrine dayanarak, G.F.Sattarov Zöyene zey (“nehir”)+ ye parçalarına ayırarak incelemiştir. M.Z.Zekiyev “Tatar Halk Dilinin Ortaya Çıkışı” adlı eserinde: “…cay, çay, zey, zöye – eski Türk dilinde “nehir” anlamını taşıyan kelimenin şivesinin varyantlarındandır. Böylece, İdil, Nil, Don vs adlar gibi Zöye de “nehir anlamına gelmektedir. Zöye’nin Rusça adı Sviyaga. Rus şivesinde sviyaga – “yabani ördeğin bir çeşididir” ve nehrin adı da bu kelimeden ileri geldiği düşünülmektedir. “Ördek” sözcüğü Rusça svit’ (“yuva yapmak”) fiilinden türediği varsayılmaktadır. Böylece, Sviyaga – “yabani ördekli nehir” anlamına gelmektedir. Diğer varsayıma göre, Sviyaga – Rusça svit’ (“örmek”) sözcüğünden, “dönemeçli nehir” demektir. (Garipova 1992: 52–53; Garipova 1994:104–106)