Tataristan’da son günlerde yaşananlar, Kazan Tatar Dili konusunu ilk gündem maddesi haline getirmiştir. Dil konusu, kanayan bir yara gibi Kazan Tatarlarını derin üzüntü içinde bırakan bir acı, yani gönül yarası olmuştur. Tataristan’da okullarda Tatar Dili’nin yasaklanacağı haberi, Kazan Tatarlarının derin uykudan uyanmasına, birlikte direniş göstermesine neden olmuştur. Bilindiği üzere 1992 yılında kabul edilen Tataristan Anayasası’nda Rus ve Tatar Dilleri resmi dillerdir. Ancak Tatar Dili resmi dairelerde kullanılmamakla birlikte bugüne kadar okullarda zorunlu olarak okutuluyordu. Tatar Dili’nin resmi dil olması gereği, Tataristan’da yaşayanlar için zorunlu okutulması – olması gereken bir olgudur. 2000 yılında Putin iktidara geldikten sonra Kazan Tatarları başta olmak üzere Rus olmayan milletlere uygulanan baskılar arttı. Putin çeşitli kararlar çıkartarak baskıları resmiyete döktü, baskılar yasak haline getirildi. 2002 yılında Rus olmayan milletlerin Latin Alfabesi’ne geçişi yasaklandı; 2007 yılında 309 nolu kanun gereği ana dilde eğitim yasaklandı; 2009 yılında lise mezuniyet ve üniversiteye giriş sınavları Rus dilinde yapılmaya başlandı. Tüm bunlara rağmen 1992 yılında kabul edilen ve 2017 yılına kadar 17 defa değiştirilen Tataristan Anayasası’nda Rus ve Tatar Dillerinin resmi dil olduğu maddesi yerini korumuştu. 20 Temmuz 2017 tarihinde Yoşkar-Ola şehrinde gerçekleşen Uluslararası İlişkiler Şura’sında Putin
“Rus dili dışındaki başka dilleri zorunlu okutmak – yaramaz bir durumdur” şeklinde bir konuşma yapmıştır. O günden sonra Rus olmayan milletler için Ana Dil Eğitimi konusu gündemin ilk maddesi olmuştur. Putin’in konuşmasından sonra okullara talimat gönderilmiş, dil konusu velilerin takdirine bırakılmıştır. Okullarda velilere önceden hazırlanmış dilekçeler imzalanmak üzere verilmiştir. Bu durum Tatar Dili’nin okullardan kovulması anlamına gelmektedir. Tatar Dili dersinin okullardan kaldırılacağı haberi tüm Kazan Tatarlarını birleştirmiştir. Tatar aydınları başta olmak üzere, yazarlar, sanatçılar, üniversite öğrencileri çeşitli protesto gösterileri düzenlemiş, imza kampanyaları başlatılmıştır. Yazar ve aydınlar, Tataristan ve Rusya cumhurbaşkanlarına mektup göndermiştir. Tatar sanatçıları Kazan’ın Bauman Caddesi’nde toplanıp ünlü Tatar şairi Tukay’ın sözlerine bestelenen ve Kazan Tatarları arasında milli marş olarak kabul edilen “Ana Dili” şarkısını okumuştur. Üniversite öğrencilerinden oluşan bir grup 25 Ekim 2017 tarihinde milletvekillerinin geleceği saatlerde Tataristan Hükümet binası önüne toplanıp milletvekillerine Tatarca Alfabe dağıtmış ve “Ana Dili” şarkısını söylemiştir. Milletvekilleri “Ana Dili” şarkısını duymuştur duymasına da ancak kalplerine dokunmuş mudur? Bilinmez… Kazan Tatarlarının her fırsatta toplanıp Tatar Dili’ni savunmaları yetkililerin dikkatinden kaçmamış olmalı ki, konuyla ilgili bazı kararlar alınmıştır. Tataristan Halklar Dostluğu Yurdu’nda “Tataristan’da dil siyasetini geliştirme, Rus ve Tatar dilleri eğitimini yoluna koyma” konulu bir toplantı yapılmıştır. Tataristan Eğitim Bakanlığı Devlet Şura’sı ve Eğitim Kurumlarının temsilcilerinin katıldığı toplantıdan sonra Tataristan Devlet Şura’sı Başkan Yardımcı Rimma Ratnikova toplantıyla ilgili bir açıklama yapmıştır. Toplantıda alınan kararlara göre, Tatar Dili bir resmi dil olarak ilk (1.–4. sınıflar) ve orta (5.–9. sınıflar) okullarda zorunlu, 10. – 11. sınıflarda ise isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulacakmış. Ratnikova’nın
“Bu bizim tavizimiz, biz bugün geri adım atıyoruz, belki bunun böyle olması gereklidir” şeklindeki açıklaması da düşündürücüdür. Toplantıda alınan kararlara dair çeşitli fikirler beyan edildi. Bazı insanlar kararları başarı olarak değerlendirirken, büyük çoğunluk bunu geri adım atma olarak değerlendirdi. “Bu yıl Tatar dilinden 2 yıl alındı, sonraki yıllarda 2 yıl daha, sonra 2 yıl daha böylece Tatar Dili okullardan kovulacaktır”, şeklinde fikirler beyan edildi. Toplantıda alınan kararlar henüz resmiyet kazanmadı, zira 26 Ekim 2017 tarihinde gerçekleşen Tataristan Devlet Şurası’nın 33. oturumunda gündeme alınmadı. Oturumda, Tataristan Cumhurbaşkanı
“dil konusunun siyasallaştırılmaması gerektiğini” söyledi. Bunun kasıtlı yapılan bir durum olduğunu düşünüyorum. Bir taraftan, acilen gündeme alınması gereken konunun gündem dışı bırakılması, diğer taraftan okullardaki Tatar Dili öğretmenlerinin işlerine son verilmesi…
|
Tataristan hükümet binası önünde Tatar gençleri
|
Sanatçıları “5–10 yıldan sonra Tatar seyirci bulamayız”, öğretmenler “işsiz kalacağız”, Kazan Tatarları ise “dilsiz kalacağız” endişesiyle Tatar Dili’nin okullardan kovulmasına tepki göstermiştir. Gerçekleşen protesto gösterileri tutuklama, soruşturma ve yasaklamaları beraberinde getirmiştir. Elinde “Yarın Dilim Yok Olursa – Bugün Ölmeye Hazırım! Cumhurbaşkanı! Tatar Dilini Koru!” pankartı ile tek kişilik protesto gösterisi yapan bir genç tutuklanmış, polis tarafından götürülüp sorgulanmıştır. Tataristan Hükümet binası önünde eylem yapan üniversiteliler, bölüm başkanı tarafından “bu gibi eylemlere katılarak geleceğinizi karartıyorsunuz” şeklinde uyarılmış, sosyal medyada kurulan Tatar Dili’ni savunan gruplardan ayrılmaları talep edilmiştir. Ayrıca öğrencilerden, üniversite rektörü adına “eylemi kim düzenledi, protesto mitingine kim ya da kimler çağırdı, mitinge kimler katıldı” gibi soruların yanıtlarını içeren yazılı açıklama yapmaları istenmiştir. Üniversiteli öğrencileri baskı altına alarak Tatar Dilini savunmasını engellemek isteyenlerin, geleceğini düşünmeyen adında Tatar kelimesi olan bölüm başkanı olması daha da üzücü bir durumdur. Yasaklar üniversite öğrencileri ile sınırlı değildir. 3 Kasım 2017 tarihinde 2000 kişinin katılacağı “Tataristan okullarında Tatar Dili’nin resmi dil olarak okutulmasını savunma” mitingi yapmak isteyenlerin dilekçesi “güvenlik” gerekçesiyle reddedilmiştir. Mitingi reddi için gösterilen “güvenlik” (!) gerekçesi bahaneden başka bir şey değildir.
Tatar Dili’nin okullardan kovulması, yüzyıllardan beri süregelen Ruslaştırma siyasetinin bir parçasıdır. Rus siyasetinin iki temel amacı vardır: “İŞGAL” ve “RUSLAŞTIRMA”. 1552’den beri sürdürülen bu siyaset günümüzde farklı yöntemler uygulanarak hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. 1552 Kazan Hanlığı’nın Ruslar tarafından işgali sonrası zorla Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma siyaseti yürütülmüştür. Ruslar, işgal ettikleri topraklara bir ellerinde haç diğer ellerinde kılıçla gelmiştir. Hıristiyanlığı kabul edenler bolca ödüllendirilmiş, imtiyaz sahibi olmuştur. Hıristiyanlığa karşı direnenler ise kılıçtan geçirilmiştir. Zorla Hıristiyanlaştırma bilhassa XVIII. yüzyılda doruk noktasına ulaşmıştır. 1740 yılında Rusya tahtına gelen Deli Petro’nun kızı Yelizaveta Petrovna (1709–1762), Hıristiyanlığı kabul etmek istemeyenlere uygulanan idam cezasını kaldırmış, yerine dil ve burunlarının kesilmesini emretmiştir. Yelizaveta Petrovna’nın idare ettiği 20 yıllık süre içerisinde Rusya nüfusunun yarısı “dilsiz” kalmıştır. Çarlık Rusya’sı yıkılıp yerine Sovyetler geldiğinde bu sefer Rus dilli “tek tip insan” yaratma siyaseti yürütülmüştür. Siyasette makam sahibi olmanın yolu “medeniyet dili olan” Rusça konuşmaktan, Rus kadın veya erkekle evlenmekten, yani “Ruslaşmak”tan geçmiştir. Şunu da belirtmekte yarar var, milyonların katili diktatör Stalin bile Tatar okullarını yasaklamamıştır. O dönem Tatar okullarının sayısı %8’e kadar inmiştir. Günümüzde Ana Dil’de eğitim yasaklandı, şimdi ise Ana Dil eğitimi yasaklanmaya çalışılıyor. Bunun tek bir amacı vardır, Kazan Tatarlarını “dilsiz” bırakarak Ruslaştırmak. Şimdi eski dönemlerdeki gibi dil keserek “dilsiz” bırakmak olmaz, onun için farklı yollar denenmektedir. Onlardan birisi de Tataristan’ın resmi dillerinden birisi olan Tatar Dili’ni okullardan sürmektir. Bu durum Tataristan Anayasası dışında, Rusya Anayasası’na da aykırıdır. Rusya Anayasası’nın 68. madde 3.fıkrasında, “Rusya Federasyonu, ülkede yaşayan tüm halkların ana dilini koruma, dillerini öğrenme ve geliştirme hakkının garantörüdür.”, denmiştir. Ancak bu sadece sözde kalmaktadır, gerçekler ise bugün Tataristan’da yaşananlardır. Rusya’da yaşayan Rus olmayan tüm milletlerin dili, kültürü, milli benliği yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Milletleri millet yapan tarihleri ve kültürleridir, derler. Kültürü yaratan, milleti birleştiren ise dildir. Dilini koruyamayan milletler kimliğini koruyamaz. Dil bağımsızlığı, yurt bağımsızlığıdır. Dilimizi korumak için sonuna kadar mücadele etmeliyiz. Bugün dilimizi savunmazsak yarın elimizde savunulacak bir şey kalmayacaktır. Tüm tehdit, baskı, yasak ve Putin’e rağmen yaşasın Tatar Dili!