Özgür Çelik
Özgür Çelik

Hatt-ı Müdafaa Yoktur, Sath-ı Müdafaa Vardır

featured

Aralarındaki en cesur olanlardan bazıları, üniformalarından, hak ettikleri itibarlarından koparılan askerler. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyerek, vatan için yemin etmiş subaylar, şimdi orduyu terk etmek zorunda kaldılar. Onları ihraç edebilirler, üniformalarını alabilirler, ama vatan sevgisini ve bağımsızlık inancını içlerinden söküp atamazlar. O inanç, her bir adımlarında yankı buluyor.

Bu topraklar, ne zaman zulümle karşı karşıya kaldıysa, içinden bir isyan yükseldi. Her adımda bir fırtına doğdu, her ses bir çığlık halini aldı. Bir millet, kendi iradesiyle silinmeye çalışılırken, o milletin çocukları, fikirleriyle direndiler. Ve şimdi bir kez daha, bu toprakların evlatları, ayakta. Gözlerinde korku değil, inanç var. Ellerinde silah yok belki, ama içlerinde bir ateş var, öyle bir ateş ki, ne zindanlar söndürebilir ne de kelepçeler.

Gençler yürüyor sokaklarda…

Gençler, geleceğin savcıları, mühendisleri, öğretmenleri… Henüz üniversiteli, henüz öğrenim hayatının başında olanlar ama biliyorlar ki, bu yolda yürümek yalnızca eğitimle değil, vicdanla mümkündür. İçlerinde bir dava var; bu dava, yalnızca kendileri için değil, milletin hürriyeti için. Onlar, hak, hukuk, adalet için yürüyorlar!

Aralarındaki en cesur olanlardan bazıları, üniformalarından, hak ettikleri itibarlarından koparılan askerler. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyerek, vatan için yemin etmiş subaylar, şimdi orduyu terk etmek zorunda kaldılar. Onları ihraç edebilirler, üniformalarını alabilirler, ama vatan sevgisini ve bağımsızlık inancını içlerinden söküp atamazlar. O inanç, her bir adımlarında yankı buluyor.

Ve işte bir başka gerçek: Kalemlerine ve objektiflerine sahip çıkan gazeteciler… Gerçekleri haykıran, halkı uyandıranlar. Kapılar kırıldı, evler basıldı, gözaltına alındılar. Onlar, susturulmak istendi. Ama unutulmasın ki, bir fikir kelepçelenemez! Bir kalem, ne kadar hapsedilirse edilsin, bir halkın vicdanında var olmayı sürdürecektir. Ev hapsine mahkûm edilenler, aslında hapsedenlerin korkusunu simgeliyor.

Sokaklarda yükselen bir ses daha var:

“Kahrolsun istibdat!”

Ve ardından binlercesi yankı yapıyor:

“Kahrolsun istibdat!”

Sadece gençler, sadece gazeteciler değil, bu milletin vicdanı susturulmak isteniyor. Ama bu milletin vicdanı ne zindanlarla ne tehditlerle ne de baskılarla susturulabilir.

Ve bir adam… O, hakikatin peşinde bir ömür tüketmiş, doğruları haykırmaktan asla geri durmamış biri. Kalemiyle, sözüyle, mücadelesiyle milletin sesi olmuş bir fikir savaşçısı. Şimdi onu da susturmak istiyorlar. Ama bilmiyorlar ki Yusuf Akçura’yı susturamayanlar, Ümit Özdağ’ı da susturamazlar! Çünkü hakikatin sesi, ne zindanla kısılır ne tehditlerle söner. O ses, milletin iradesidir!

Sokaklar, birer mücadele alanı haline gelirken, tek bir yürekten yükselen çığlıklar birbirini takip ediyor:

“Yaşasın hürriyet!”

Ve tüm sokaklar haykırıyor:

“Yaşasın hürriyet!”

Bu, bir halkın ayağa kalkışıdır. Bir milletin kendi kimliğine, kendi vicdanına sahip çıkışıdır.

Ve unutmayın, bu sadece bir söz değil, bir ilke:

Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır!

Ne kadar sesini kısarlarsa kısın, bu halkın vicdanı hep duyulacak. Ne kadar baskı uygularlarsa uygulansın, bu milletin iradesi hep direnç gösterecek. Çünkü bu, yalnızca bir mücadele değil, bir varoluş meselesidir. Her bir adımda, her bir çığlıkta, Biz hep birlikte Türk Milleti’yiz!

 

 

 

 

 

 

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!