Sinan Ateş cinayeti etrafındaki çeşitli varsayımları ve gelinen noktayı aktarıyor. Başlangıçta Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) üzerine yıkılmaya çalışıldığı düşünülen cinayet, ilerleyen süreçte örgütlü bir yapıya işaret ediyor. Kaynak, MHP’den herhangi bir açıklama yapılmamasını, savcıya yönelik iddiaları ve cinayetin soruşturma aşamasındaki zorlukları vurguluyor. Ayrıca, Ateş’in geçmişteki görevleri ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) dosyalarıyla olan ilişkisi gibi detaylara da değiniliyor. Metin, cinayetin aydınlatılmasında karşılaşılan delil karmaşasını ve katil zanlısının kaçış hikayesini de öne çıkarıyor.
En başta MHP’nin üzerine yıkılmaya çalışıldığı sandım. Ülkü Ocakları Genel Başkanı, eski dönemde olsa hizmetleri ve toplumda ağırlığı var. Kim buna cüret edebilir? Bunu yapmak bir devrin sonu demek ve yol olur, dedim, dedik.
Hatta dönemin ülkü ocakları sorumluları, yine dönemin İstanbul İl yönetiminden birinin, İstanbul geçmiş Ülkü Ocakları il başkanlığı yönetiminde bulunmuş ve MHP ile yakınlığı devam eden başkasının göz altıları, bazılarının tutuklanmasına “birileri yaptı, bunların üzerine atıyor, dedirtti. Tabi o sırada Sinan Ateş hastaneye getirilmiş doktorlar uğraşırken, eşi Ayşe Ateş’in şüphelendiği isimleri savcıya verdiğinden henüz habersizdik.
Bir tuhaflık vardı, MHP’nin hiçbir seviyesinden açıklama yoktu. Yılbaşı ve Devlet Beyin doğum günü kutlanırken Sinan Ateş’in naşı buz gibi morgtan alınmış göz yaşları ve intikam yeminleri ile Emir Sultan Mezarlığına yol alıyordu.
Bu arada Ülkü Ocakları yönetiminden, ittifak medyasından “savcı FETÖcü” gibi söylemler duyulmaya başlamıştı. Aslında sonradan anladık ki savcı sadece vazifesini yapıyordu. Eş zamanlı Sinan Ateş’in FETÖcü olduğu yaygarası hız kazandı. Bahçeli sonrasına hazırlanıyordu gibi iddialar da eklendi buna. Katil yakalanınca “torbacılarla bağı vardı” denildi.
Cinayetin aydınlatılmasında en önemli kanıtlar, şu an ağırlaştırılmış müebbetle içerde olan Tolgahan Demirbaş’ın telefonundan, sonra dönemin MHP milletvekili ile bir arada yakalandığı, yalan olduğu, başka bir emniyet görevlisinin “doğru” dediği yine karman çorman süreç yaşanması ile olgunlaştı.
Diğer detay, tetikçi Eray Özyağcı’nın 6 Şubat depreminde Güney Doğu yerle bir olurken Yunanistan’a kaçtığı, orada Yunan polislerince dövüldüğü ve Türkiye’ye itildiği idi. Allah’ın işi işte, her kimler planladıysa ters tepmişti. Hem tetikçi, hem tetikçiyi aracına aldığı kameralar yakalanan kişi belliydi.
+ Sinan Ateş soyadı gibiydi, hem MHP’deki danışmanlığında, hem Ülkü Ocakları başkanlığında önemli başarılar elde etmişti. Tanımadığı neredeyse yoktu. Dokuz yaşında girdiği Ülkü Ocaklarında MHP Genel Bşk Yardımcısı Büyükataman’a verilen onunda danışmanı Sinan’a havale ettiği “FETÖ Dosyaları”na bakmadan önce kendisinden yazılı talimat istemiş fakat vermemişti. Zaten görevi, dosyaları usulüne uygun tasnifle bakanlığa havale etmekti.
Hatırlarsanız 2019 Eylülünde Devlet Bahçeli yine uzun süre rahatsızdı. Kaçak FETÖcü Ergün Babahan “Türkiye Halkları Bahçeli’siz siyasete hazır” olmalı twiti attı. 5 Ekim 2019
Bu twiti ABD Ankara Büyük Elçiliği beğendi. 5 Ekim 2019
Aynı gün Sabahattin Önkibar’ın Oda.tv’de “Bahçeli’nin Veliahtı” köşe yazısı çıktı. 5 Ekim 2019
Bu nasıl bir tesadüftü böyle?
*** DEVAM EDECEK
Allah’a şükrediyorum ki, rahmetli Başbuğ’dan sonra yaşanan olaylar sonrası yaklaşık 52 yıldır gönül verdiğim bu partiden uzak durmuşum!
Yine ülkücü ve Türk milliyetçisiyim amma mafyatik oyunlarla yönetildiğini gördüğüm bu partiden uzağım.
Bunca yaşananlardan sonra da falanca MHP’nin başına gelirse düzelir diyebileceğim kimseyi de göremiyorum.
Yaklaşık 30 yıldır despotik yöntemlerle başta kalan, MHP’yi değil de AKP-Erdoğan’a “Bizi bırakamazsın, gidemezsin” diyerek iktidar ortağına tapanları da gördükten sonra, MHP’yi desteklemenin bir anlamı var mı?
Benim kutlu ülküm, Recep Tayyip Erdoğan’ı ebedi cumhurbaşkanı olarak görmek asla değildir!
Apo şerefsizini “kurucu önder” görüp “şükranlarını sunan” kişi zaten değildir!