Velhasıl bugün ayrışma, farklı partilerden olup siyaset yapma günü değil ülke bütünlüğü için mücadele günüdür. Açılıma karşı olan partiler kurumsal kimliğini koruyarak ama en tepede, “vatanın bekası” paydasında birleşme günüdür. Anadan yârdan, menfaatlerden geçme günüdür.
Bilmemiz gereken ve zaten aleni olan, ABD’nin bölgedeki stratejisi doğrultusunda PKK’yı konumlandırdığı. Ortadoğu’da sınır çizmek için PKK kullanılıyor.
PKK silah bırakır mı sorusunun cevabı ikibinli yılların başında “Kürt raporları” ile netleşti. Tarihte olmayan, alfabesini batının hazırladığı, sayı sistemi Farsça olan bir kesim Kürt olarak lanse edildi. İsterse öyle olmasın, 1071’de atam Sultan Alpaslan’ın Malazgirt Savaşı ile vatan eylediği, Bizanslılardan aldığı ve o tarihten beri korumak için kan döktüğümüz vatan topraklarını, bugün barış adı altında Kürtlere paylaşmamızı istiyor yedi düvel. Bu vatanı Kürtlerden almadık ki, paylaşalım.
ABD, Bizans’ın varisi gibi PKK vasıtası ile Kürt denilen, kendi aralarında anlaşamayan bir kesimi kullanarak Orta Doğu’da sınır değişikliği yapmak istiyor. Erdoğan bu konuda çok adım attı. TRT Kürtçe bile ortak dil oluşturmaya hizmet etti.
Türkler onbinlerce yıl çeşitli halklarla birlikte yaşadı. Onlara adaletle hükmetti. Bizimle yaşıyor olmaları vatan toprağımızı pay etmemizi gerektirmiyor. “Çanakkale’de birlikte savaştık” “kardeşlik sözü” nerelere vardı? Toprağımıza göz koydurma ahlaksızlığına alet olmak ne demokrasi ne de siyasettir. İnsanlar yaşadıkları sınır içinde problem olduğunda refahı paylaşıyorsa, güvenlik tehdidi olduğunda o devlet için savaşacaklar da. Vatandaşlık gereğidir.
Neyse efendim uzatmayayım. ABD’nin Kürt raporları doğrultusunda Erdoğan çok adım atmak istedi. Belli bir yerde tıkandı. Geldiklerinde yatışmış olan PKK yı hortlatan da zaten 36 etnik köken gibi söylemlerdir. Bunlara defeatle dikkat çeken de rahmetli Türkeş ve devamında Bahçeli’dir. MHP, PKK’nın hangi amaçla kurulduğunu bilen bir parti olmasına rağmen, ABD’nin kurduğu “Barış oyununa” hangi süreç sonrası geldiğini bilmesek de yanlış yapmaktadır.
MHP kalesi teslim alınmıştır ve Erdoğan bunu “önemli bir engeli aşmak” olarak dillendirmiştir. ABD ile aynı çuvala girenin sonu, Suriye, Irak ve Filistin olmaktır.
Bugün strateji gereği “PKK kendini lağvetti” derler zaten amaç bölgede İsrail’in Arz-ı Mevûd’unu gerçekleştirmek için Kürdistan yapılandırmak. PKK şimdilik silah bırakır, Irak’ta Barzani gücüne katılır ya da af çıkarılır gelir Türkiye’de hazır kuvvet bekler.
Şu an ülkemizdeki “Barış Oyunu”nda MHP aşılmış hatta yardımı alınmış, TBMM’de Anayasal düzenleme yapılmak üzeredir. “Kürtçenin resmi dil kabulü” dahil üniter yapımız parçalı hale dönüşecek, ABD’nin tek resmi dil İngilizce’ye geçtiği bir dönemde Erdoğan “yarım kalan hikâye kalmayacak” diyerek daha neler yapmaya çalışacağı belirsiz dönem içindeyiz.
Gelinen noktada MHP saf dışıdır. Türklüğün bağışıklık sistemi örselenmiştir. Halk enflasyon altında ezilirken, ana muhalefet davalarla boğuşmaktadır. Böylesine zayıf bir ortamda, iktidar PKK siyaseti ile görüşüp muhtemel Anayasal değişiklik için vekil sayısı temin etmiştir. Dönem çok hassas, bıçak sırtıdır. Kan dökerek defalarca vatan bütünlüğünü koruduğumuz devlet yapısı, TBMM de demokrasi ve barış oyunu ile çökmek üzeredir.
Velhasıl bugün ayrışma, farklı partilerden olup siyaset yapma günü değil ülke bütünlüğü için mücadele günüdür. Açılıma karşı olan partiler kurumsal kimliğini koruyarak ama en tepede, “vatanın bekası” paydasında birleşme günüdür. Anadan yârdan, menfaatlerden geçme günüdür.