Türkiye ne yazık ki, hızına yetişilmez bir gündem yaşamakta. Gündemi takip etmekten, ekonomiye, eğitime, yargıya, sağlığa bakamaz olduk.
Balyoz davası sonuçları, üst mahkemeye taşınmıştı. Türkiye’de yaşayan ve bu konularla ilgili milyonlar, alt mahkeme kararlarının üst mahkemede, vicdanları rahatlatacak sonuçlarla neticelenmesini beklemekteydi.
Mahkeme kararları açıkladı; Tutuklulardan bazılarını beraat ettirdi. Ekseriyetini de mahkûm etti ve cezalarını onadı.
alıverilen komutanların ortak beyanatı, “İçerde ki komutan ve arkadaşlarımız çıkmadan biz de çıkmış sayılmayız. Vatan sağ olsun. Kuyuda gibiyiz.” Oldu.
Eşleri de, “Eşlerimiz erde olsalar, rütbeleri de sökülse yine onlarla bir ve beraberiz. Hukuk büyük yara almıştır.” Şeklindeydi.
Siyasiler ise, “Hukuk siyasallaşmıştır. Adalet AKP’nin arka bahçesine dönmüştür. Hâkimler, adaleti ve hukuku değil AKP’nin niyetini hukuksallaştırmışlardır.” Ortak açıklamasındaydılar. En enteresan açıklamayı BDP!li vekil yaptı,” Hukuk zedelenmiştir. Bu cezalar abesle iştigalden başka şey değildir.”
Suçları az bulanlar ve onamayı kutlayanlar da vardı; AKP’li M. Metiner gibiler.
Başbakan bugün için, ılımlıya benzer, “Süreç devam ediyor” açıklamasındaydı.. Yarın ne der bilinmez. Tıpkı Mart 2010’da “İki dil ülkeyi böler. Türkiye’nin resmi ve eğitim dili Türkçedir” demişken 2013’ün eylülünde, “Biz farklı dillerin önünü açıyoruz. Kürtçe özel okullarda kullanılabilir” açıklaması gibi.
Bildiğiniz gibi bu yargılamalar, “2002 ile 2005 yılları arsında TSK’nın bazı subay ve komutanlarınca” Hükümeti Devirmek için ihtilal görüşmeleri yapmak ve konuşmak” üzerinden açılmıştı.
İslam, “Düşünce halinde olan suçu eyleme geçmediği sürece GÜNAH olarak saymaz Onun için de cezadan muaf tutar.”
Sanırım dünya ceza hukuku ve bizim ceza hukukumuz da , “Eyleme geçmemiş, beyinlerde oluşmuş, kâğıt üzerinde kalmış suç teşebbüslerini de “SUÇ” olarak” nitelemiyor. Onun için mutfakta yakalanan hırsızı, öldürmeyi suç sayıyor. Çünkü hırsız daha niyetini eyleme sokmadığı için. Öyleyse “ZAN” ile suç oluşmadığına göre, “İHTİLAL” yapacaklardı mantığı ile de suçlanma yapılamaz. TSK’nın mayası, eğitim, disiplini, direnci, maneviyatı oldukça sağlammış. Hiç öyle olmasaydı, bunca manevi baskı ve işkenceye rağmen; çözülmediler, bir birlerini suçlamadılar. Aynı olayı acaba iktidar vekilleri yaşasaydı sonuç ne olurdu diye merak etmekteyim.
Bir başka konu da, komutanların yaşları göz önüne alındığında bu verilen cezaların, bir nevi “MÜEBBET HAPİS” olduğu da gözlerden kaçmamaktadır. 50-70 yaş arası paşalara 15-20 yıl hapsin bir başka mantıklı izahı varsa buyurun köşem sizlere açıktır
Türkiye yasalar mezarlığına dönmüş vaziyette. Öyle çok yasamız var ki, içinden çıkılması da, hangi konunun hangi yasada olduğunu bulmakta oldukça zordur. Bu hal, ülkede adaletsizliğin de bir göstergesidir.
Yıllar önce ÇİÇERO, “ NE KADAR FAZLA YASA, O KADAR AZ ADALET” demiş. Bizdeki yasa sayısını biliyor musunuz? Eğer bilmiyorsanız lütfen İnternetten bir araştırın. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Kantarın ayarı bozulmuştur. Umarım bu kantar bozanları da tartmaz.
Esen kalınız.
NOT;1- Kurban Bayramı’nın siz değerli okuyucularıma özelde, aziz milletime genelde İslam âlemine: mutluluk, huzur, bereket, sağlık ve adalet getirmesini diler. Saygı ve selamlarımı sunarım.
2-08.10.2013 Tarihinde Çıkarılan Tabiat Varlıklarını Koruma kanun Nosu: 6498 dir. İngiltere’nin ANAYASA’sı yok
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı