İslam’ın hiç tasvip etmediği ve şiddetle yasakladığı şeylerin başında YALAN gelir. Yalan, bütün kötülüklerin anasıdır.
Yalan, yalanı doğurur ve söyleyeni söylediği yalanında boğar.
Şu gayet iyi bilinmeli ki; yalancı hiçbir zaman rezillikten kurtulamaz.
Makamı ve mevkisi ne kadar yüksek ve iyi olsa da YALANCI, toplum içinde hakir ve küçük görülür, ayarı düşük bilinir.
Toplum kendilerinden nefret eder.
Yalancılık bir sanata dönüşmüşse çok daha tehlikelidir. İnsanı dinden-imandan çıkmaya kadar götürür.
Bu tür insanlara bir bela, bir musibet gelse; acınıp merhamet edilmez.
Kimi sözlerinde doğru söyleseler bile kendilerine güvenilmez.
İki cihan Peygamberi muazzez insan Hz. Muhammed’e: “Ya Resulullah Müslüman cana kıyar mı? Cevap: Kıymaz amma belki. Müslüman haram yer mi? Cevap: Yemez amma belki. Müslüman zina yapar mı? Cevap: yapmaz amma belki. Müslüman hırsızlık yapar mı? Cevap: Yapmaz amma belki.”
Sorular ve cevaplar devam eder.
Ve “Ya Resulullah! Müslüman YALAN söyler mi? Cevap: ASLA. Müslüman olan asla yalan söylemez!” Çünkü yalan; her türlü kötülüğe, hırsızlığa, soyguna, rüşvete, ihaleye fesat karıştırmaya, tembelliğe, ve aldatmaya açılan ilk kapıdır.
Hz. Muhammed bu asla söylemezi, Nahl suresinin 105. Ayetindeki: “Yalanı, ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur, iftira ederler. Ve YALANCI ancak onlardır.”mealine dayandırmaktadır..
Öyle ise yalan, ayetle de yasaklanmış bir günahtır, bir iftiradır.
Allah’ın ayetlerine inanmak ve uymak bir İman işidir.
Siz yalan söyleyerek bu İman işini ötelemiş oluyorsunuz ki, Allah korusun yalan, bir İMANSIZLIK alametidir.
Yalancı insan, güvene layık değildir. Onurdan, saygınlıktan uzaktır
Yalancının dindeki yeri ise ayetle sabit olup, İmansızlıktır. Onun için yalan söylemek büyük HARAMDIR.
Yalancı, her zaman tedirgindir, diken üstündedir. Yalanım meydana mı çıkacak endişesindedir.
Yalanın, sevecen olduğu yerlerde yok değildir.
Savaş anlarında düşmanı yanıltmak için. Geçimsiz ve kavgalı iki ailenin, iki insanın ya da eşlerin arasının düzeltilmesine faydalı olacak yalanlar günah olmayıp bilakis mubahtır da.
Şunu akıldan çıkarmamalıyız: bazı sözler yalan şeklinde olsa da, kimseye zararı dokunmayıp tam tersine bir fenalığın ve ya bir kötülüğün önü almaya hizmet ederse bu, YALAN sayılmaz.
Topluma faydalı bir yalan, fitneye sebep olan doğru bir sözden iyidir.
Ö. Bin Abdülaziz’in, bazı idareci ve hâkimlere,” Tedbire ve çevreye muhtaç olduğunuz işlerde sakın ha yalancı kimselerden yardım istemeyiniz. Yalancılara itibar ederseniz muhakkak helak olursunuz.” Yazdığı söylenir.
Yalan, mürüvvetin yokluğundan ve utanma duygusunun azalmasından meydana gelir.
Yalan ile iman bir arada olamaz.. Yalanın olduğu sineleri İMAN terk eder.
Diyebilirsiniz ki, kendilerini Müslüman diye lanse eden onca yönetici, başbakan, bakan, bürokratlar, vekiller, hacılar, hocalar neden yalan söylüyorlar? Cevabı yazımın içinde değil mi? Yalanı, Allah’tan korkmayanlar söyler!
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı