İki cihan Peygamberi muazzez insan Hz. Muhammed, İslam’ı yaymakla görevlendirilmişti. Cebrail’in getirdiği vahiyleri(sözleri-hadisleri) etrafındakilere söylüyordu.
Kendi itibarlarının ve ağalık düzenlerinin ellerinden bir sabun gibi kayıp gideceğinin farkına varanlar; Hz. Muhammed’i sihirbazlıkla, bunamakla itham etmeye başladılar. Öyle ileri gittiler ki, “Eğer sen bu sevdandan dönersen, bu işlerden vaz geçersen, seni zenginliğe, bolluğa boğarız.” Dediler.
Hz. Muhammed, yapılan bu cazip teklifleri, “Ben, bana Rabbim olan Allah’tan gelenleri tebliğ ile memur kılındım.” Diyerek elinin tersi ile itiyordu.
Mekkeli İslam karşıtları, işi o kadar ileri götürdüler ki, Hz. Muhammed’in ayetleri, uydurduğunu söyleyerek” Bizde böyle ayetler yazabilir, söyleyebiliriz dediler.
Bunun üzerine; “Yoksa, ‘Onu kendi uydurdu mu diyorlar?’ Öyleyse de ki, ‘Haydi onun gibi uydurma on sure getirin. Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de çağırın. Eğer doğru söylüyorsanız bunu yaparsınız.’” (Hud: 13) ayetine karşılık Mekkeli meşhur şairler, edebiyatçılar, filozoflar toplandılar. O dönemde şairlik ve edebiyat çok gelişmişti
Fil suresinden yola çıkıp, O’na nazire olarak, “ El fiylü- Mel fiylü- Vema edrakel fiylü- Ve hortümün lefü taviylü. Fil nedir? Fil nedir? Filin ne olduğunu sen nereden bileceksin! Ve onun hortumu uzundur.) Uydurmasını övünerek söylediler.
Oysa Fil suresi, “Görmedin mi Rabbin ne yaptı fil sahiplerine! Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar saldı. Onlara balçıktan pişirilmiş sert taşlar atıyorlardı. Derken onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi kılıverdi.”demekteydi.
Günümüzde de, Allah’ın sözü; Kuran’da apaçık dururken, filan efendi şöyle dedi, filan şıh böyle buyurdu demek, Mekkeli müşriklerin ayet uydurmasına benzemiyor mu? Kuran, sanki eksikmiş gibi, yetersizmiş gibi; önüne arkasına, sağına soluna bir şeyler sıkıştırmak, sokuşturmak ayıp olmuyor mu, Kuran’a hakaret değil mi?
Kuran’ın ayetlerinin yanına yüz binlerce hadis koyarak, Kuran ayetlerini ötelemek Kuran’a zulüm değil mi?
Kaldı ki, Hadisler için daha başlarken, SAHİH HADİS-Gerçek ve SAHİH olmayan hadis diye başlanmakta. Ebu Hureyre’nin 600 bine yakın hadis bildiği söyleniyor.
1- Normal bir insan ömrü, bu kadar hadis toplamaya yeter mi?
2- Madem altı yüz bin hadis biliyor da neden beş-altı bin hadisi yazmışlar. Gerisi nerede ve ne işe yarıyor?
3- Neden Hz. Ebu Bekir’den, Ömer’den, Osman’dan, Ali’den, Hatice’den tek hadis rivayeti yok? Oysa bunlar, Peygamberin en yakının da olanlar değil mi?
Kaldı ki pek çok hadis, pek çok hadisle ters düşmektedir,” Kan aldırmak, yapanın da yaptıranın da orucunu bozar.” (Tirmizi Oruç 60- Ebu Davut Oruç 28- Buhari Oruç 32) Bu kan aldırmanın orucu bozacağını söyleyen SAHİH hadisler.
“Peygamberimiz oruçlu iken kan vermişlerdir-aldırmışlardır” (Ebu Davut Oruç 29-30- Tirmizi Oruç 59- Buhari Tıp) Bunlar da tersten SAHİH hadisler.
Şimdi sorumuzu soralım; Hangi hadis doğru? Burada bir yanlışlık var ki, kan aldırmak ORUCU hem bozuyor hem bozmuyor. Hangisine inanacağız? Demek ki Hadisçiler işi zanla, o öyle dedi, bu böyle dedi prensibiyle götürmekteler ki, bu, asla ve asla İNDİRİLEN DİN olamaz.
Oysa İNDİRİLEN DİN,”Yeryüzünde onların çoğunluğuna uyacak olursan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece ZANNA uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.” (Enam: 116) “ Onların çoğunluğu ZANDAN başkasına uymaz. Doğrusu zan, gerçek-hak adına hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını bilendir.” (Yunus: 36)
Bu ayet ve daha pek çok ayet mealleri apaçık ortada iken, bununla yetinmeyip dine bir şeyler sokuşturanlar, sıkıştıranlar; yaptıklarınızdan UTANMAZ MISINIZ?.Eğer uydurulan dini terk edip İNDİRİLEN dini dünyaya yaysak; Putin’de, Obama’da, Merkel’de rahatlıkla Müslüman olurlar.
Sonradan Müslümanlığı seçenlerin, “Biz İslam’dan değil amma Müslümanlardan şikâyetçiyiz” ortak serzenişi neyin nesidir hiç düşündünüz mü?(Yusuf İslam)
“…Allah akıllarını güzel kullanmayanları pislik içinde bırakır.” (Yunus:100) Bakın bakalım İslam ülkelerine, başları pislikten kurtulanı var mı?
Neden?
Onu da siz düşünün!
Esen kalınız.
