Nazım Peker
Nazım Peker

Türkiye’nin Geldiği Yer

 

Ülkeler kalkınmışlıkları, milletler de hak ve demokratikleşmeleriyle sınıflandırılır. Türkiye, on beş, yirmi yıl önce tarım ülkesi idi. Kendi yetiştirdiği ürünleriyle geçinir, dışarıdan yiyecek ithal etmezdi. O yıllarda sanayimiz yoktu ya da az idi. Nohutu, mercimeği, kuru fasulyeyi ithal etmez ihraç ederdik.

Bugün geldiğimiz nokta; kuru fasulye, nohut, mercimek, et gibi temel tarım ürünleri dahil samanı bile ithal eder duruma geldik.

Şimdi ise ne tarım ülkesiyiz ne de sanayii? Japonların yaptıkları köprü ve tünellerden Alman, Fransız, Korelilerin yaptığı otomobillerle geçmeyi kalkınmışlık olarak görmekteyiz.

Angus eti tüketip, ithal kur fasulye, nohut, mercimek, pirinç ile karnımızı doyurmaktayız.

Bütün bunlara rağmen ne hikmetse; Batı bize imreniyor, Batı bizi kıskanıyor.

Afiyet olsun!

Türkiye son 10 yılda o kadar demokratikleşti, o kadar özgürleşti ki;  “Temel haklar” kategorisinde dünyadaki 113 ülke arasında 105’ci sıradayız. Allah korusun ya sondan birinci olsaydık?!

Türkiye “hukukun üstünlüğü” kategorisinde 113 ülke arasında 99’cu sırada. Beterin beteri var. Bizden geride daha14 ülke var. Maazallah ya sonuncu olsaydık; bu aziz milletin yüzüne nasıl bakardık?

Değil mi ya?

Batı bizi kıskanıyor, nasıl başardınız diye kafa yoruyor, kafası kopasıcalar?

 

AYETLER NE DİYOR?

Yine onlara, “Gelin şu ikiyüzlülükten vazgeçin ve diğer mümin insanların inandığı gibi siz de hak dine gereğince iman edin! Bırakın artık şu kibir ve inadı da, vahyin sesine kulak vererek Hakk’ın emrine tabi ve teslim olun!” denildiği zaman, “Ne yani, şu akılsızların inandığı gibi mi olalım? Sınırsız zevk ve eğlence içinde hayatı doyasıya yaşamak varken; doğruluk, erdemlilik, fedakârlık gibi safsatalarla ne diye keyfimizi bozalım? Hem o dar kafalı, yobaz insanlarla aynı inancı paylaşmak bizim gibi üstün kişilere yakışır mı?” derler.

İyi bilin ki, onlar gerçekten akılsızların ta kendileridir; ne var ki, bunun bilincinde değiller.”

İnsanlarla karşılaştıkları zaman, “Biz de inanıyoruz!” derler. Fakat onları perde arkasında yöneten şeytanlarıyla, yani kendilerini yönlendiren liderleriyle/şeyhleriyle, akıl hocalarıyla baş başa kalınca da, “Aslında biz sizin yanındayız, bakmayın Müslümanlıktan dem vurduğumuza; böyle yapmakla, onlarla sadece alay ediyoruz!” derler. Bakara: 13-14

Onların durumu, ateş yakıp etrafı güzelce aydınlatmaya çalışan bir adamın çevresinde toplanıp, ateşin aydınlığından yararlanan insanların haline benzer. Bu örnekte ateşi yakan Rasûlullah; yaktığı ateş de, güneş gibi parlak mesajıyla inkâr ve cehalet karanlıklarını yok eden Kuran’dır. Ateş alev alev yanıp etrafını aydınlatmaya başlayınca adalet ve doğruluk ilkelerine dayalı İslam sistemi topluma egemen olmaya başlar.

Bu durum, adalete susamış mazlum halkı sevince boğarken, karanlık ortamda her türlü zulüm ve haksızlığı yapmaya alışmış olan zalimleri çileden çıkarır. Kan ve gözyaşı ile beslenen kölelik düzenlerinin sarsılmaya başladığını görünce de, ışığa karşı amansız bir savaş başlatırlar. Bunun üzerine Allah devreye girer. Allah, bu nankörlerden gözlerinin nurunu ve hakikati görme yeteneğini ellerinden geri alarak, onları karanlıklar içinde bırakır ve böylece ışık kaynağının yanı başında koyu bir inkâr karanlığına gömülürler. Öyle ki, artık en açık delilleri, en açık mucizeleri bile görmezler. Bakara: 17

Allah bizleri böyle nankörlerden eylemesin, böyle nakörlerden de uzak eylesin. Amin!

Esen kalınız.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!