Türk siyaseti yine fokur fokur! Vatan Partisi hariç diğer partiler Çıfıt çarşısı gibi. AKP, partili Cumhurbaşkanlığı’nın tadını çıkaramadan Sn. Erdoğan’ın partiye üye ardından da 21 Mayısta AKP genel Başkanı olacak olmasının sıkıntısı yaşamakta. Dışarıdan bakıldığında pek çok şey görünmüyor olabilir. Ama inanın içi en çok kaynayan parti AKP. Dışı yeşil türbe, içi estağfur tövbe!
Sn. Erdoğan, 2019 da mutlaka seçilmenin ve değiştirilen Anayasa’nın kendisine tanıyacağı “ÖMÜR BOYU DOKUNULMAZLIK” zırhına girmeye ve “DİPLOMA” şaibesinden kurtulmanın derdinde. Onun için Gen. Başk. olur olmaz partide disiplinli bir çalışma isteyecektir. Pek çok AKP’li il-ilçe ve belediye başkanları görevlerinden ve makamlarından olacaktır. Ayrıca Sn. Erdoğan teşkilatlardan kapı kapı dolaşılmasını haklı olarak isteyecek.
Fakat domatesin 10 TL, benzini 5.30 TL, olduğu işsizliğin rekor kırdığı, terörün patladığı bir ülkede kapılara nasıl gidilceğini ve ne denileceğini düşünen AKP’liler oldukça huzursuzlar. FETÖ ile mücadelede AKP’deki siyasilerin ortaya çıkarılmadığı İBB başkanı K.Topbaş’ın damadının özel bir hastaneden alınan kıytırık bir “UYKU ABNESİ” teşhisiyle salı verilmesinin nasıl izah edileceğinin hesabını yapmaktalar.
Onun için önümüzdeki günlerde AKP’den bazı boşalmaların olacağı kesin gibi. Ama AKP şimdilik rant ve ikbal kapısı olduğu için dışa su sızdırmıyor.
CHP, eski alışkanlıklarına geri döndü. Bir türlü ne olduğu ve nasıl olması gerektiği bir türlü anlaşılamayan “PARTİ İÇİ DEMOKRASİ” lafıyla CHP kaynadı. Hayatında asla % 30’ ları bulamayan Sn. Baykal, durduk yerde gereksiz bir çıkış yaptı ve kaynamanın fitilini tutuşturdu. Sn. Kılıçdaroğlu’nun hangi mantıkla, “Kapı önüne koyarım” sözü de fitilin üzerine dökülen benzin oldu.
CHP’nin kaynamasında AKP ve Sn. Erdoğan’ın dahli var mıdır, yok mudur? Ben bilemem amma, Kemal bey bu “Sarayın” işidir demekte. Fikri Durmuş Sağların disipline verilmesi, milliyeti tartışmalı Selin Sayek Böke’nin istifası manidar ve düşündürücü
MHP zaten bay Bahçeli ve ekibince “ÇEYREK MUHALEFET” görüntüsünden bir türlü sıyrılamadı. Umulmadık yerlerde AKP ve Sn. Erdoğan’a verdiği desteklerle de iyice AKP’nin yan kuruluşu görünümüne girmiş vaziyette görünmektedir. Mahkeme kararına rağmen bir türlü yapılamayan ve yapıldığı halde meşrulaşmayan kongre sebebiyle MHP kaynamıyor. Çünkü içerde kaynayacak kimse kalmadı.
Bay Bahçeli ve bir avuç “HE” ci ekibinden başka kimseler yok! Hatta kimi yerlerde yapılan kongre sonrası seçilenlerden bile rahatsızlar ki, bazılarını yeniden görevden almaktalar. MHP’deki anlayış iktidar olmaktan, ülkeyi yönetmekten ziyade “Ya benimsin ya değilse yoksun” mantığıdır.
Bay bahçeli bir de her girdiği seçimi kazanmış gibi Kılıçdaroğlu için: “Her girdiği seçimi kaybetmiş, yenilgiye doymayan adam, miadı dolmuş yüzlere umut bağlamak hüsrandır” demesi de yılın fıkrası olarak algılandı.
Sözün özü, tartışmalı bir referandum süreci ortada iken, sınırlarımız da ülke geleceğini ve güvenliğini tehdit edici gelişmeler yaşanırken siyasi partilerimizin ve genel başkanlarının kendi çıkar ve gelecekleri için tartışmaları ve ayak oyunları sergilemeleri manidar değil mi?
Yoksa Türk siyasetini birileri mi yönlendirmekte? Ülke işsizlik, aşsızlık ve pahalılık kıskacında kıvranırken; partilerin, bu tür kaynamaları/kaynatılmaları hayra mı alamet?
Haklı olarak soruyorum? Türk siyasetinde neler oluyor?
Esen kalınız.