Ülke terör eylemleriyle uğraşırken, Dolar, Euro fren tutmaz söz dinlemez iken bir de Anayasa ve Başkanlık sistemi dayatmasıyla karşı karşıya kaldı. Mahalle yanıyor, arkadaşlar saçını tarıyor.
“Geçen 18 maddeye göre Başbakan yok, bakanlar yok, TBMM devre dışı. Yürütme tek kişide olacak. Denetimi de olmayacak. Yüce divanda yargılanması için çok güç ve zor olan üç aşamadan geçecek. Varsayalım geçti ve Yüce Divan’a çıktı. Bu esnada üyelerden dördü ayrıldı.
Başkan karşısında yargıladığı kişiye, “lütfen şuraya dört hâkim atayın da mahkeme çalışsın” mı diyecek?” (Türk Demokrasisi İçin Karar Günü panelinde Eski MV. Avukat Süleyman Sarıbaş)
Bunları geçelim.
Dünya da tek adamın yönettiği ülkelere bir bakalım.
Almanya… Adolf Hitler, tek adamdır. Bütün yetkiler elindedir. Hiç kimseye hesap vermez… Ama Almanya’nın geldiği nokta, ne kadar acı, gözyaşı, ızdırap ve yıkım öyle değil mi? Uşi Antlaşması Almanlar için bir utanç belgesi olarak durmaktadır.
Libya… Kaddafi, tek adamdır. Libya’da her şeyin hâkimi ve sahibidir.
Libya’nın bugünkü halinden memnun musunuz? Varlık içinde yüzen bir Libya’dan akaryakıt kuyruklarına gelen ve yanmış yıkılmış bir Libya yok mu karşımızda?
Irak… Sadam Hüseyin, tek adamdır. Irak’ta her şeye sahip ve tek karar verendir. Kuveyt ve İran’la yaşanan bir savaş… Irak perişan, Irak harap, Irak yoksul… Ve bugün Irak, huzurunu başka ülkelerin merhametinde aramaktadır… Özellikle de Batılıların ve ABD’nin himmetinde…
Ayıp ve utanç verici bir durum değil mi?
Suriye… Baba-oğul Esadlar, Suriye’nin tek yöneticisi idiler… Demokrasi yoktu, hukuk rafa kaldırılmıştı… İnsan hakları kayıptı… Mezhepçilik ve kavmiyetçilik had safhalardaydı.
Ne oldu?
Suriye bugün huzuru ve iç barışı ABD ve Rusya’dan beklemiyor mu? İran’a el açmıyor mu?
Eğer Almanya’da Hitler tek adamının yerine hukuk ve demokrasiye dayanan bir yönetim olsaydı… Acaba İkinci Dünya Savaşı çıkar mıydı? Almanya felaketi ve yıkımı yaşar mıydı?
Aynı soruyu Irak için de sorabiliriz? Saddam’ın yerine meclis aktif, hukuk ve demokrasi işler olsaydı… Kuveyt ve İran savaşı orada görüşülseydi, Irak savaşa girer miydi?
Bu acı felaketi ve yıkımı yaşar mıydı?
Suriye için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Suriye’de parlamenter sistem çalıştırılsaydı, hukukun üstünlüğü olsaydı, demokrasi yaşatılsaydı; iç savaş çıkar ve Suriye bu zilleti yaşar mıydı?
Ülkeler de ırk ve mezhep açısından ortak payda demokrasi ve laikliktir. Güvencesi de hukuktur.
İslam meşvereti istemiyor mu, salık vermiyor mu, tavsiye etmiyor mu?
İyi düşünmek gerek… Yanlışlar yanlışları getirir. Yanlışlar da hataları doğurur. Ne diyor, “Bin biliyorsan da, bir bilene danış.” Ne güzel ilkeler değil mi?
Güçlendirilmiş çoğulcu parlamenter sistemin suyu mu çıktı?
Dünyanın en kalkınmış, en zengin ve en adaletli bölüşümüne sahip ülkeleri; sosyal, demokratik, laik ve güçler ayırımına dayanan (yargı-yasama-yürütme) güçlü parlamenter sistemle yönetilen ülkelerdir.
“Yetmez ama EVET dediniz” Hukukun ne hale geldiğini gördünüz. Bari bu kez ayranı üfleyerek içiniz…!
Esen kalınız.