Nazım Peker
Nazım Peker

Süleyman Şah’ın Kaderi Bu Olmamalıydı

Devletler, uluslararası hukuk kurallarına ve ikili antlaşmalara göre bir birleriyle iş, ticaret, kültürel faaliyet, spor, eğitim ve askeri ilişkileri yürütürler.
 
Bu saydıklarım olmadan, ne ticaret, ne kültürel etkinlikler, ne spor, ne de askeri ilişkiler yürümez ve yürütülemez.
 
Süleyman Şah Türbesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası antlaşmalar ve Suriye ile yapılan ikili antlaşma ve görüşmeler neticesinde; Suriye’de var olan Türk toprağı idi.
 
Bu toprak parçası ve üzerindeki Süleyman Şah Türbesi, ilk kez Fransızlarla varılan anlaşma gereği Caber Kalesi içerisinde oluşturulmuştu.
 
Önceleri Suriye, bütünüyle bir Türk toprağı idi ve Türkiye’nin bir eyaletiydi. Suriye Devleti diye bir devlet yoktu.
 
Fransızlar Suriye’den çekilince, o topraklarda oluşan Suriye Devleti ile de 1923 de yapılan görüşmeler ve ardından imzalanan antlaşma gereği Caber Kalesi içinde ayrı bir bölgede 10 dönümlük bir arazi, Türk Toprağı olarak kabul edilmiş ve Süleyman Şah Türbesi de buraya taşınmıştır. Bakımı, onarımı, temizliği Türkiye Cumhuriyeti tarafından karşılanmış ve Mehmetçik tarafından da koruması muntazaman sağlana gelmiştir.
 
1973 yılına kadar bu böyle süre gelmiştir.
 
1973’de baraj inşası nedeniyle, Türbenin zaruretten dolayı taşınması söz konusu olmuş. Türk Hükümeti, görüşmeler sonunda Suriye devleti ile vardığı bir anlaşma ile Türbeyi sınırımıza 35 Km yakına taşımıştı.
 
Temizliği, bakımı, tamiri bizim tarafımızdan yapılıyor ve Mehmetçik tarafından da korunması sağlanıyordu.
 
Ta ki, biz gizlice PYD’nin yol yardımıyla kaçırıp türbeyi de tahrip edene kadar.
 
Gerekçe; eski adıyla IŞİD yeni adıyla DAEŞ tehlikesi.
 
DAEŞ, bir devlet midir?
 
PYD Suriye’nin temsilcisi midir?
 
Elbette HAYIR.
 
Türbeyi, sınırımıza 180 metre yakına EŞME adlı bir Suriye toprağına güya taşıdık.
 
Başbakan ne diyor: “Şartlar elverince eski yerine taşıyacağız?”
 
Bu mümkün müdür?
 
Evet demek imkânsız!
 
Çünkü Suriye ile yapılan anlaşma ile belirlenen yeri, Suriye’ye haber vermeden ya da onay almadan taşıyan biziz. Türbeyi tahrip eden biziz.
 
Böylece biz, uluslararası anlaşmalara göre; Suriye ile 1973 de yaptığımız anlaşmayı terk taraflı iptal etmiş ve tanımamış olmuyor muyuz?
 
Hiç sorduk mu, düşündük mü?
 
Eşme denen yer; Suriye’de kamu malı mıdır, mera mıdır, sit alanı mıdır ya da bir vatandaşın tapulu malı mıdır?
 
Sahi burası nedir? Böylece biz, Suriye’ye ait bir toprak parçasını işgal etmiş oluyor muyuz, olmuyor muyuz?
 
Yarın Suriye, içte güvenliği sağladığı zaman bize, “Çekin Türbenizi buradan. Anlaşmamıza göre türbenin yeri burası değildir. Siz Suriye’ye rağmen Suriye’nin bir toprak parçasını işgal etmiş vaziyettesiniz!” derse biz ne yapacağız? Hangi uluslar arası sözleşme, bize dayanak olacak?
 
Ey hukukçular siz bu işe ne dersiniz?
 
IŞİD=DAEŞ tehlikesinden kaçırıp PYD ‘ye emanet etmenizi nasıl izah edeceksiniz?
 
Bu başarı ile Türbe kaçırma işini, bizzat Başbakan Davutoğlu mu yoksa Başkomutan S. Erdoğan mı bizzat yönetti? Şuna da bir açıklık getirirseniz sevineceğiz.
 
Esen kalınız.   
 
NOT: Konya’da şehit olan iki pilot komutanımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır, şanlı TSK’ya da başsağlığı diliyorum.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!