At izi, it izine karışmış vaziyette. Ortalık toz duman. Pis kokulardan nefes bile alınamaz hale geldi. Büyük Rüşvet Operasyonu, S. Başbakan ve Hükümetin kucağında patladı. Ne söyleyeceklerini, nasıl söyleyeceklerini bilemez haldeler.
İçişleri Bakanı, “Operasyon emrini ben verdim” demişti.
Meğer yalanmış. Bakanın olaydan ancak üç dakika önce haberi olmuş. S. Başbakan’ın, İstanbul Vali ve Emniyet müdürünün ise basından öğrendiği söyleniyor.
Durum vahim.
“Ayarını bozdukları kantar, kendilerini de tartmakta”
Hükümet sözcüsü S. Arınç, “Çağrıldıkları zaman gelebilecek insanların, evlerine şafak vakti baskın yapmak, bu olaylardan İçişleri Bakanı’nın haberdar edilmemesi; ne kadar ahlaki ve etik?” demekte
Evet! Kendilerine hak veriyoruz da: Bu ahlaki ve etik erdemini TSK’nın değerli ve yaşları 60-70’ leri bulan Paşalarına, komutanlarına, Balbay’a, T. Özkan’a, bilim adamlarına yapılırken neden hatırlamadılar?
Şimdi bir fikir jimnastiği yapalım. Bu Büyük Rüşvet Operasyonunu başlatan şube müdürleri, İçişleri Bakanını arayıp, “Sayın bakanım! Biz Büyük Rüşvet Operasyonunu başlatıyoruz. İzin verirseniz sizin oğlunuzu da alcağız” mı demeleri gerekirdi? Acaba bu yöntem, daha mı etik ve ahlaki olacaktı?
Sanırım Doğan Güreş Paşa idi, “Biz ne zaman Kuzey Irak’a operasyon yapacağımızı T.B.M.M sine bildirdiysek, dağı-taşı bombalamaktan öte gidemedik. Ne zaman ki Meclise haber vermedik. O Operasyonda hatırı sayılır leş aldık” demişti.
Hatırladınız mı?
İşin boyutu çok büyük!
Bir bakanın oğlunun evinde 1.500.000 dolar, para sayma makinesi bulunuyor. Bir Kamu bankasının müdürünün evinde 4.500.000 Dolar çıkıyor. Banka daha güvenli değil mi?
Bir şey daha hatırlatalım. ABD’nin en büyük parası 100 dolardır. Hepsi 100 lük olsa 15 bin adet, 45 bin adet para eder. Elbette elle saymakla bitmez
Sosyal medyada, telaffuz edilen Rüşvet Yolsuzluk miktarı: Seksen yedi milyar Euro(87.000.000.000 Euro) imiş.
Bu, sizce mantıklı mıdır?
Devlete geçen araziler, nasıl oluyor da bakanın oğlunun arkadaşı bir müteahhide aktarılabiliyor. Devletin SİT alanları hangi gerekçe ile İMAR alanına dönüştürülüp Ağaoğlu’na aktarılabiliyor muş?
Hangi babayiğit, kime güvenerek uçak dolusu altınları İran-Türkiye arsında taşıyabiliyor ve kara para, hangi hatırlı kişiler tarafından püri-pak yapılabiliyormuş?
S. Başbakan, “ Bu çeteleri bulacağız ve babamızın oğlu da olsa cezalandıracağız” demekte.. Zatı iktidarınızda devlette çete mi kaldı. Siz değil miydiniz, “Devlete çöreklenen çeteleri ve DERİN DEVLETİ hallettik” diyen. Kozmik odalara kadar dalan.
Bu operasyonu yapanlar ÇETE.’de; RÜŞVET çarkını çevirenler mağdur mu oluyor? Bu nasıl anlayış, HIRSIZIN hiç mi suçu yok?
Dindar Cumhurbaşkanı, dindar başbakan, dindar bakanlar, dindar bürokratlar, dindar savcılar, valiler, emniyet müdürleri, okul müdürleri vs, sayenizde oluşmamış mıydı?
Siz değil miydiniz, “Biz yol arkadaşlarımızı yedirtmeyiz” diyen! Neden bunca Müdürü yemektesiniz?
Keşke devlette biraz çete(!) bıraksaydınız. Şimdi rahatlıkla, “ Bu iş, bir Ergenekon, bir Derin Devlet işidir”. Deme şansınız olurdu.
Şimdi ne diyeceksiniz? Kimi ne ile suçlayacaksınız?
Eğer çete varsa, bu çeteyi, siz oluşturmuş olmuyor musunuz? Devlette oynamadığınız yer kaldı mı? S. Zekeriya ÖZ değil miydi, Taraf ile bir olup TSK’yı sindiren.
Bir Atasözümüz, “Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar.” Derken bir başkası da,”Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var.”demekte
Bilmem anlatabildim mi? Anlayabildiniz mi?
S. Arınç, yukarıdaki şikâyetinde çok ama çok haklıda, bu haklılığı itibar görmüyor. Çünkü mızrağın ucu kendilerini acıtınca GERÇEĞİ konuşmakta
Yazımızı yine S. Arınç’ın, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor, safralarını atıyor sözüyle bitirelim.
Esen kalınız
NOT: 1-Başka pisliklerin ortaya dökülmesi endişelerinden bu, bir CEMAAT işidir diyemiyorlar.
2- İhtilal yapacaklar diye TSK’yı perişan edenler, Bu neyin nesidir?
3_-Şube müdürlerini görevden almakla, savcı görevlendirmekle “Biz bu suçları kabul ediyoruz amma, ört-bas etmeye de çalışıyoruz.” anlamı çıkmaz mı?
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
