Sevgili okurlarım! Paris’te öldürülen PKK’lıların katilleri belli olmaya başladı: kesinlikle örgüt içinden. Ama kim derseniz? Bu sorunun cevabı, belki yıllar alabilir. İşin için de, bazı güç odaklarının (ABD-AB-İsrail-Rusya- Fransa- Almanya) istihbarat örgütlerinin pisliklerinin İFŞA edilmesi söz konusudur.
Şimdi işi aklıselime vuralım. Paris’te mükemmel korunan bir binada birileri ya da birisi giriyor. Susturucu takılmış silah ile örgütün üç BEYNİNİ ve SIR KÜPÜNÜ öldürüp sırra kadem basıyor. Günler geçtiği halde de bir iz yok. Olayı tavsıtmak için iki kişinin tutuklandığı haberi servis ediliyor. Medya buna atlıyor. Haberler yapılıyor, “Öldürenler Kürt kökenli T.C vatandaşları. Hatta birisi Sakine’nin eski şoförü. Öbürü de tanıdık”
Ardından Fransa Türkiye’yi bilgilendiriyor, “Yakalananlar, tetiği çekenler değil ammaaaa. Tetik çekenlere bilgi aktaranlar” Yani diyor ki, “Siz bu bilgilerle biraz daha oyalanın”. Bu arada ben de yapılması gerekenleri yapayım, karartılması gerekenler var ise kitabına uydurayım.
Tekrar mantıklı düşünelim ve şu soruya cevap bulalım: Paris’in nüfusu kaç, Paris’te kaç kamera var? Üşenmedim araştırdım. Paris’in nüfusu İstanbul’dan az imiş. Tam tamına 10.000.000 (yazı ile: On milyon) kişi yaşamaktaymış. Kamera kaç taneymiş biliyor musunuz? Sıkı durun, tam tamına 7.000.000 (Yazı ile: Yedi Milyon)
Böylesine donanımlı bir Avrupa başkentinde: çok korunaklı bir binada üç bayan öldürülüyor. Aradan günler geçiyor. Ne öldürenler belli nede öldürenlerle ilgili dişe dokunur bir ipucu, nede bir görüntü var. Buna bizde, “Harmana dolandırma, Kekiğe yayma, İpe un serme” denir. Polisiye de ise kitabına uydurmak için zaman kazanma. Adım gibi olmasa da biliyorum ki, Fransız polisi bu işi başından beri biliyorrrrrrr!
Şimdi oturup bekleyeceğiz. Fransız polisi failleri yakalayacak ve bize de aydınlatıcı cevap verecek. Öp babayın elini! Sonuç alınmayacak olsa da; terörü önleme de bir gayret sergileyen Türkiye Devleti (Hükümeti demiyorum. Çünkü hükümet görüşmüyor Devlet görüşüyor. Ne demekse?) ister istemez bazı taşları yerinden oynattı.
Bunun sonucunda PKK ile kirli ilişkiler içinde olan yukarıda isimlerini saydım ülkeler ve istihbarat örgütleri, bu kirli işlerinin ortaya çıkmasından endişelendiler. Denizi ateş alır mı: ihtimal hesabını yaptılar.
Bu cinayetler, ister örgüt içinden olsun, ister dışından. Bugüne kadar bir izden bahsedilemiyorsa, olayda yedi milyon kameralı Paris’in göbeğinde olmuşsa: siz pirelenmez de ne yaparsınız? Geçen yazımda belirttiğim gibi Ne Fransa, ne Almanya eli kanlı, eroin tacirleriyle yan yana olmak asla istemezler. Kandil’in Avrupa’ya nakli de zaten baştan imkânsız!
Öyle ise bu olayın önünde ve arkasında egemen güçlerin kirli işlerinin ifşa edilmesi olasılığının verdiği bir rahatsızlık ve endişeden rahatlıkla bahsedebiliriz.
Kim ya da kimler öldürmüşse. Arkasında bu saydığım güçler vardır. Paris’in göbeğinde, yıllarca sırtı sıvazlanan, arkanda ben varım denilen bir terör örgütünün beyin takımını öldürmek bu kadar basit bir olay değildir.
Apo’yu kullandığını, onun himmeti ile terörü bitireceğini sanan saflara bu olay,”ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ” manasındadır. Ha şunu diyebilirler, “Biz epey yol almıştık ama sabote ettiler.” Bu da bazılarına amorti çıkmış bilet sahibi sevinci yaşatabilir.
Esen kalınız.
