Nazım Peker
Nazım Peker

Ortadoğu’da, Güneyde Saygınlığımız Kaldı mı?

Babalar ve analar her zaman evlatlarını sözle ikaz edip uyarmazlar. Zaman zaman bir bakış, bir kaş çatış veya hafif bir homurdanış da işi görür. İstenen mesaj iletilir ve maksat hâsıl olur.
 
Devletlerde böyledir.
 
Her zaman silahlı müdahale yapılmaz.
 
Onun için de ülkeler arasında, NOTA ve ÜLTİMATOM denen siyasi ikaz yöntemleri oluşmuştur.
 
Ülkeler, komşularının densizliklerine, istenmeyen hareketlerini bu yollarla “İKAZ” edip, ayağını DENK al derler.
 
Türkiye 2002 öncesine kadar etrafında sevilen, sayılan, güven duyulan ve gücünden çekinilen bir ülke konumundaydı.
 
S. Başbakan ve Davutoğlu sayesinde bugünkü gelinen nokta için böyle bir şeyi söylemek ne yazık ki olanaksızdır. Bunlar sayesinde ülkemiz, saygınlığını yitirmiş, eski itibarını kaybetmiş durumdadır.
 
Ben oldu- bitti S. Süleyman Demirel’i bir türlü sevememişimdir. Ama ne yazık ki, şimdilerde keşke O olsaydı noktasındayım.
 
Yıl galiba 1997. Sayın Demirel cumhurbaşkanı. Yörük-Türkmen Vakfı heyeti Demirel’i ziyaret ederler. Türkler ve dünyadaki Türk azınlıklar üzerine koyu bir sohbet başlar. Söz, Suriye’de ki Türklere,  Hafız Esad’ın Türkmenlere karşı tutumuna gelince, “Efendim, Hafız Esad, Türkmenlerimize özel bir katliam uygular mı?”diye sorulur.
 
Sayın Demirel, “Hayır, uygulayamaz.. Türkiye’den ÇEKİNİR.” Demiştir
 
Acaba Sayın Gül’de bugün aynı şeyi söyleyebilir mi?
 
Ne gezer.
 
Çünkü; bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti, devletleri bırakmış, aşiret reisleriyle, terörist guruplarıyla işbirliğine girmiş, böylece Büyük Devletimizin itibarını sarsmışlar ve çok konuştukları için de saygınlıklarını yitirmişlerdir.
 
Soralım, Barzani kimdir, gücü ve çapı nedir?
 
Babası Molla Mustafa Barzani’nin siyasetini devam ettiren, saklı Yahudi, postal yalayıcısı, T.C’nin sağladığı pasaportla Irak dışına çıkabilen bir zavallı, babası, 1960’larda, “ Irak’ı hallettikten sonra, sıra Türkiye’de!” diye saçmalayan bir hain değil miydi?
 
Barzani’nin niyeti Irak’ın toprak bütünlüğü değil ki. Onun niyeti, İsrail-ABD denetiminde ve organizasyonunda Türkiye’den toprak tırtıklamak ve bir Kürdistan kurmaktır.
 
Ne yazık ve ne acı bir gerçektir ki; günümüz Türkiye’si; ne “ağırlık” bakımından ne de “saygınlık” bakımından 2002 öncesinin Türkiye’si değildir.
 
Güney ve Güneydoğu bölgemizde bırakın saygınlığı, her saniye Türk düşmanlığı fışkırmaktadır. Maliki’nin Irak’ını göremezsen, Suriye’nin Esad’ını yok sayarsan.. Nasıl bir ağırlık ve saygınlık bekleyeceksin?
 
Türkler; Suriye’de, “ Dininiz zayıf, katliniz vacip, malınız helal, hanımlarınız da hediye” diye katlediliyor. Bu vahşete “DUR” diyebiliyor musun? Ağırlığın ve saygınlığın var mı?
 
İran bile saygınlık kazanmaya başlamışken, sen “KAK MESUD” diye postal yalayıcısıyla, ne olduğu ve ne olacağı belli olmayan ÖSO ile işbirliği yaparsan; göreceğin saygınlık ve durduğun nokta burasıdır. Hani nerede çözümde “Bir adım önde” olmak, hani nerede “Sıfır sorunsuz komşuluk” politikalarınız? Lafla peynir gemisinin yürümediği daha ne zaman anlayacaksınız?
 
Saygınlığın, ağırlığın ve devlet adamlığının ne olduğunu nasıl kavrayacaksınız?
 
Bir atasözümüz, “İt b..k yemekten vaz geçmez- Eski düşman dost olmaz” demiyor mu?
 
Gelinen noktadan memnun musunuz? Türk katliamlarına nereye kadar göz yumacaksınız? Bu günah ve vebal sizi iki dünyada da rahatsız edecektir.
 
Esen kalınız.   
 
NOT: TESEV’in son raporu:” Ortadoğu’da etkinliğimiz ve saygınlığız kalmamıştır.” Demekle bizim görüş ve yazımızı doğrulamaktadır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!