Milli Görüş geleneği, Türk siyasi tarihine yeni söylemler kattı ve bu konuda da çok becerikliler. Hafızamızı yoklayalım: “Kadayıfın altı kızardı!” gibi. Gelelim “Önüne Yatmak” meşhur sözüne: Biz Türklerde, başkaları için fedakârlık yapmak bir erdemdir. Onun için; “Gadasını aldığım, Gadaların benim olsun!” lafı meşhurdur. Yani.. Yanisi şu: “Sana gelecek belalar, felaketler benim olsun, sana değil bana gelsin” gibi.
Türkiye’de bir oldu-bitti ile üzeri kapatılan ve ne olduğu sır gibi saklanan bir 17/25 Aralık “Büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonundan” bahsedilmişti. Bu yolsuzluğun bir ayağında İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrap, öbür ayağında dört bakan, o zamanki Başbakan, o zamanki Halk Bankası müdürü vardı.
Olay paralellerce yargıya taşınınca o bakanlardan birisi tutuklanan Zerrap için: “Sen tasalanma, korkma, kaygılanma, endişelenme! Seni korumak için ben sana set olurum, duvar olurum, kalkan olurum” anlamına gelen “ÖNÜNE YATARIM!” sözüyle büyük güvence, ümit ve moral vermişti.
O tarihte ne oluyor, neler oluyor? Bir devletin bir bakanı nasıl olur da böyle bir söz söyler: “Ne demek senin önüne yatarım?” diye Bakan hakkında TBMM inde görüşülüp konuşulmak ve araştırılmak üzere bir gensoru verilmişti.
CHP’li bir vekil, biraz daha ileri giderek: “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı zibidinin birine “ÖNÜNE YATARIM” diyor. Neyin karşılığında yatıyor arkadaşlar… Yatacak yer mi kalmadı memlekette? Diye de bir konuşma yapmıştı.
Sayın vekile AKP’li saygıdeğer vekiller, “Bunda bir şey yok Anlam ve mana olarak boştur.” Cevabını vermişlerdi. Meraklılar, erişebilirlerse TBMM tutanaklarına bakabilirler.
Gensorunun akıbeti ne mi olmuştu? Ne olabilirdi?
25 Ocak 2015 günü yapılan oylamada, “ÖNÜNE YATARIM” sözü AKP’li saygın 258 vekilin oyu ile reddedilerek: bakanda sözü de: AKLANIP-PAKLANMIŞTI.
Bu aklama, değişik bir ahlâk anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzun da ayak sesleriydi.
Karamanda bir vakfın evlerinde kendilerine KURAN ve DİN öğrensin diye emanet edilen 45 erkek çocuğa tecavüz ediliyor. Sayın Bakan, bir anne hassasiyetiyle (!) olaya bakmayarak: “Bir kerecikten bir şey olmaz” mantıksızlığı ile bir cevap verdi. Tecavüzün bir keresi iki keresi mi olurdu? Açılan tecavüz davaları iki, üç tecavüzden sonra mı açılıyordu?
Hakkında açılan gensoru, yine AKP’li değerli vekillerin oyları ile reddedildi. Yasal olarak hukuka uygun! CHP Genel başkanı S. Kılıçdaroğlu bu olaya tepki gösterdi ve “Bakan kimin önüne yatmıştır” diye tasvip etmediğim bir söz söyledi.
Kıyamet koptu! Ahlak değerlerimiz kabardı, kadına saygı kültürümüz şahlandı. Keşke bu kıyamet 20. Ocak. 2015 oylamasında Rüşvetle suçlanan bakana karşıda kopsaydı da şimdi; ellerimiz patlayıncaya kadar AKP’lileri alkışlasaydık.
Sayın Davutoğlu; “Bu, bizim için bir namus meselesidir. Az bile söyledim” demekte. Söylenen bir söz, “Namus Meselesi” oluyorsa: 45 erkek çocuğa tecavüz “Ayakkabı köselesi mi” oluyor?
Anlamış değilim. Aman Allah’ım! Ülkenin namusu kimlere emanet?
Muktedir olduğunuz sayı gereği hukuk ve yasal olarak doğru olan bu retleriniz: acaba o 45 çocuğun ve ailesinin psikolojik, sosyolojik ve bedensel ruh halini de düşündüğünüzde vicdanınıza uygun mu, rahat mısınız? Hangi vicdan, çifte standardı kaldırır?
Esen kalınız.
Nazım Peker - Eğitimci/Yazar
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı