S. Erdoğan, nedendir bilinmiyor, “Ben konu mankeni değilim ve oturan Cumhurbaşkanı olmayacağım!” diyerek yaptığı Anayasal suçlara aklınca kılıf hazırlamakta, mazeret üretmekte.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti: Anayasal, laik, sosyal bir hukuk devletidir.
Devletin de yasaları, kuralları ve kurumları vardır. Her devlet yetkilisi, her yurttaş bu kurumlara, yasalara ve kurallara uymak mecburiyetindedir. Aksini iddia etmek, aksi şey söylemek; devletin bir muz cumhuriyeti olduğu anlamına gelir.
Türkiye Cumhuriyeti, Müslüman olup Cumhuriyetle idare edilen ender ve hatırı sayılır dünya devletlerinden biridir. S. Erdoğan, bu makama gelirken; bu ülkenin bir hukuk devleti olduğunu bu devletin kurumlarını, kurallarını ve yasalarını da mı bilmiyordu?
Kimse zatından, “Konu Mankeni” olmasını istemiyor. Ama kuralların ihlal edilmesini de istemiyor haklı olarak. “Farklı Cumhurbaşkanı” olsun. Onun farklılığına da sözümüz yok. Ama bu ülkenin yasalarının çiğnenmesine ve yok sayılmasına da gönlümüz razı değil.
Bizim çok güzel deyim ve atasözlerimiz vardır. “Arka teker, ön tekerin geçtiği yerden geçer.”, “Görgülü kuşlar, gördüğünü işler.”, “ İmam yellerse cemaat, s……r.” Gibi.
S. Erdoğan’ın mantığından hareket eder de, yarın ya da öbür gün bir gencimiz;” Ben YÖK’ü de onun yaptığı YGS’yi de tanımıyorum. Ben farklıyım ve okumak istiyorum.” Diyerek bir üniversitemizin kapısını çalarsa ne diyeceğiz?
AKP ve AKP’nin kurucuları, AKP olarak bizim böyle bir “BAŞKANLIK” isteğimiz de, derdimiz de yok, 2005 yılında yeni bir Anayasa taslağı hazırladık orada dahi böyle bir maddemiz yoktu demekteler. Dengir Mir Mehmet Fırat açıklamakta.
S. Erdoğan’a ABD tipi başkanlık önerilmekte. Zatı âlileri, “Öyle bir başkanlık olsunda elim kolum bağlanıp zavallı Obama’mı olayım?” Fransa tipi bir başkanlık öneriliyor, “Orada da başkanın önünde meclis var, komisyonlar var” itirazında. Padişahlık olsun önerisine ise; “Olmaaaaaz! O sistemde de Veziri Azam var,Divan, Şeyhûl- İslam var, Anadolu ve Rumeli Beylerbeyleri var.” Mantığında.
“Nasıl bir başkanlık emredersiniz?” Sorusuna. “Neden Türk tipi bir başkanlık olmasın?” demekte.
Yani bey efendi diyor ki, “Benim gönlümdeki başkanlık; çaldığım zurna, öttürdüğüm düdük olsun. Kimse ama hiç kimse benim ne yaptığıma ne ettiğime karışmasın” demekte. Dünyada örneği olmayan nevi şahsına mahsus bir BAŞKANLIK
İyi has da: siz kimsiniz? Embiya mı, Evliya mı? Biz size niye, niçin güvenelim?
Böyle bir başkanlık sistemine “EVET” diyecek aklı başında bir AKP’li ve AKP milletvekilinin olacağına ihtimal vermiyorum. Başkasının hıyarına tuz olacak böyle bir Türk seçmeni de zaten yok.
S. Arınç, yıllarca S. Erdoğan’ın baskısı altında sıkışan ÖZGÜL ağırlığını konuşturmakta: “Seni ve senin gücünün biliyoruz. Sizi de çok seviyoruz. Ama Ankara’da sorumluluğu olan bir HÜKÜMET var” deme ihtiyacını duymuştur ki; bu, artık AKP’lilerin bile S. Erdoğan’a tahammül de sabırlarının sonuna geldiklerinin bir göstergesi değilse nedir?
7 Haziran seçimleri, ülkemiz ve ülkemizin sistemi açısından önem arz etmektedir. Var ya da yok olmanız bu seçimlerdeki tercihinize bağlı. Hata ve yanlış tercihiniz pahalıya mal olabilir.
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı