Nazım Peker
Nazım Peker

Neden Saygun Paşa’yı Ziyaret?

Geçtiğimiz günlerde S. Başbakan yoğun bakım ünitesinde iken Ergin Saygun Paşa’yı ziyaret etti. Bu ziyaretin çok yönü var. Bu yazıyı S. Başbakan okursa söyleyeceği tek şey, “Amma da niyet okuyucuymuş!” olacaktır.

  Bizde hasta ziyaretli insani olarak değerlendirilir. Doğrusu da budur. Ama madalyonun bir de öbür yüzü var: bu insanları bu hallere kimler nasıl, niçin getirdi? S.Başbakan’ın bu ziyaretine verdiği cevap da insanidir, “Ben insani görevimi yaptım” demekte.

  Bu izah da çok güzel ve yerinde!

  Yerinde olmayan şey, bu paşaların uyduruk ve düzmece belge ve suçlamalarla insani olmayan tutuklanmalarıdır. Acaba S. Başbakan, bir çuval dolusu sahte belgeyi Taraf Gazetesi’nin önüne kim ya da kimler niçin koydular, bunu bir araştırttı mı? Haham denilen ne olduğu belli olmayan geçenlerde bir Türk televizyonun da “Ergenekon bir komplo ve hükümet işiydi, başlatıldı ve bitirildi” diyen adamın sahte beyanlarının arkasında, önünde ne var diye merak etti mi? Onlarca düzmece ve montaj dvd’leri kimler niçin yaptı diye sorgulattı mı? Onlarca yapılan kazılarda bulunan sahte belge, silah ve mühimmatları buralara kimler koydu ve elleriyle koymuş gibi nasıl da buldular diye sordurttu mu? Sayın İlker Başbuğ’u Kara Kuvvetleri Komutanlığına oradan Genel Kurmay Başkanlığına atanma kararnamelerinin altında imzası olduğu halde “ÇETE BAŞI” olmaktan suçlanmasına neden gıkını çıkarmadı, görmezden, duymazdan, bilmezden geldi?

  Yine bir TV kanalında, “Bu böyle olmaz! Terörle nasıl mücadele edeceğiz? Kumanda edecek paşamız kalmadı” serzenişinde bulunarak, “Bunu böyle yapanları tarih affetmeyecek!” demesine rağmen kılını kıpırdatmayan S. Başbakanın yoğun bakımda hükümlü iken affedilen bir paşayı ziyareti sizce inandırıcı mı? Bizim buralarda bu tür olaylar için, “Hem kan kusturuyor hem çanak tutuyor” denir. Bilinen şekliyle de “Timsah gözyaşları”

  Madem olup bitenlerden S. Başbakan gerçekten rahatsız, gerçekten vicdanı elvermiyor, yapılacak iş gayet basit. Yasa çıkarmakta çok başarılı ve mahir olan S. Başbakan ve hükümeti bu konuda neden üç-beş maddelik bir yasa yapıp da bu zulümlere “DUR” diyemiyor da olup bitenleri seyretmekte?

  Kaldı ki, adı üstünde yoğun bakım. Yoğun bakıma ilgili doktor ve görevli sağlık personeli dışında kimse girmez, giremez. Açık yaralıdır hasta, direnci sıfır noktasındadır, hayat fonksiyonları aletlerle yapılmakta olup mikrop kapmaya çok müsaittirler. Böyle bir hastayı kameralar eşliğinde basın ordusuyla ziyaret etmek; hastane ve yoğun bakım kurallarına uymamaktır. Ben yüzde elli almışım ne yapsam yakışır ve hakkımdır mı denmek istenmekte?

  1997 yılı eylül ayı idi. Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi’nde By Pas ameliyatı olmuştum. Yoğun bakımda üç gün kaldım. Yanımda Aksaraylı Pancareken soyadlı bir hasta vardı. MSP’nin Aksaray vekilleri bu hastayı ziyaret etmek istemişler ve bunda da ısrarlı olunca ilgili doktor, “Vekil olmuşlar amma sağlık kurallarını öğrenememişler. Çıkarın hastalarını servis dışına orada ziyaret etsinler” demişti. İşe bir de bu açıdan bakınca ziyaretin insani olup olmadığına varın siz kara verin.

  Türk Ordusunun değerli paşa ve subayları, Ergenekon, Balyoz gibi hayali suçlamalarla savaşmadan tutsak alınmışlardır. Eğer S. Başbakan bu son dediklerinde samimi ve vicdani ise yapılacak iş; paket maket beklemeden, birilerinin gölgesine sokulmadan TBMM’ne üç-beş maddelik bir yasa sunarak bu zulme son vermelidir.

  Elbette ziyareti insani olarak algılamak gerekiyor. Ama uygulamalara bakılınca da bunun neresi insani diye düşünmekten ve sormaktan kendimizi alamıyoruz.

  Esen kalınız. 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!