Şimdi buna birde, “Biz bu destek ve birlikteliğin pazara kadar değiiiiiiilll, mezara kadar olmasını istiyoruz” arzusunu eklemiştir.
Bay Bahçeli, koltuğunu kaybetmekten oldukça endişeli ve korkmakta. Acaba Sn. Erdoğan’ı korkutan şey ne ki de, düne kadar Bahçeli, Ülkücüler ve MHP hakkında ağza alınmayacak hakaret, küfür ve iftiraları yaparken; bugün köprülerin altından hangi sular geçti de, dün söylediklerini unutarak; “Biz birlikteliğin pazara kadar değil mezara kadar olmasını istiyoruz” çizgisine geldi?
Olur mu?
31 Mart akşamını bekleyeceğiz.
Bay Erdoğan, dün söyledikleri ağır hakaret ve küfürler için MHP’den, Ülkücü camiadan henüz özür dilememiştir. Bu da gösteriyor ki, dün söylediklerinin arkasında durmaktadır. Öyleyse Erdoğan’ı korkutan ve uykularını kaçıran “ŞEY” nedir?
Bahçeli, Erdoğan için söylediği: “17/25 Erdoğan, seni boğazda Omo ile Persil ile yıkamazsam, yedi sülalenden hesap sormazsam namerdim, namussuzum, al Hilali, ver Bilal’i” gibi sözlerinden dolayı Erdoğan ve ailesinden özür diledi mi?
Hayır.
Bundan her iki liderinde de dün söylediklerinin bugün de arkasında durdukları anlamı çıkmaz mı? Madem Mezara kadar birlikte olacaksınız da; o söyledikleriniz küfür ve hakaretleri ne yapacağız?
Ki bu sözler öyle kolayca yenip, yutulacak sözler de değildir.
AKP ve Erdoğan’ın geleceği, ekonominin hal ve gidişine, buda; yabancı sermayenin Türkiye’ye yatırım yapmasına endeksli. Çünkü yerli sermaye yatırım yapmadığı gibi ya küçülme ya da yurt dışına çıkma eğiliminde.
Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesinin bir şartı da, AKP ve Erdoğan’ı verdiği kayıtsız ve şartsız desteklerle ayakta tutan Bahçeli’nin, tutumu belirleyecektir. Acaba o ne der?Yabancı sermaye Türkiye’de güven sorunu görmekte.
Bahçeli iki seçimdir AKP’nin sırtından işi götürmektedir. Bu daha nereye kadar olacaktır:
Bu sorunun cevabı Abdulkadir Selvi’nin de belirttiği gibi, 31 Mart akşamı sandıklar açılınca belli olacaktır.
Ya Erdoğan, “Bahçeli’de bizi kandırdı” ya da Bahçeli, “Ben bu birliktelikte yokum” diyecektir. Bahçeli büyük yara almış ve kan kaybetmiş bir AKP ve Erdoğan’ın yanında görünmek istemeyecektir. Çünkü “KOLTUK BEKASI” söz konusu olacaktır.
Erdoğan ise toplumun ve AKP’li seçmenin karşısına ne ile çıkacak, elinde kalan tek argüman: “Bahçeli’de beni kandırdı” savunmasıyla.
Onun için her iki lider de, birbirlerini isteyerek, coşkuyla değil, içinde bulundukları “KOLTUK BEKASI” korkusuyla kerhen desteklemektedirler.
Evet! 31 Mart akşamı her şeye gebedir. Göreceğiz, Mart kapıdan baktırıp kazam kürek mi yaktıracak ya da martın sonu bahar mı olacak veya Mart karımı yağacak?
Kazanan demokrasimiz, kardeşliğimiz, ekonomimiz ve Türkiye’miz olsun. Siyasiler gidici ama bizler kalıcıyız. Ve bütün siyasilerin faturasını da bizler ödemekteyiz. Dileriz fatura çok sıfırlı olmasın.
Esen kalınız.