05.05.2014 günü TBMM’si tarihi bir oturuma sahne oldu. O gün, 17 Aralık “Büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu”nda adı yolsuzluk iddialarıyla anılan dört eski bakan Muammer GÜLER, Zafer ÇAĞLAYAN, Erdoğan BAYRAKTAR, Egemen BAĞIŞ hakkında hazırlanan fezlekelerin görüşmesi vardı.
Buraya kadar her şey iyi, güzel ve normal.
İddiaya muhatap olan bakanlar ile Başbakan, “Abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan olsun” savunma ve iddialarındaydılar.
S. Başbakan ve AKP’li kurmaylar, “Halkın iradesine saygı duyulması gerek.” Pohpohlamasını sık sık yapmaktalar.
S. Başbakan ve AKP’nin kurmayları, “Halka neden güvenmezsiniz? Halktan neden korkarsınız?” Gazını vermekteler.
Bunlarda buraya kadar doğru ve normal!
Merakım şu: Bunlar madem: iddia,
Bunlar madem: kumpas,
Bunlar madem: iftira.
Neden bunları yapanları bu aziz halka göstermediniz? İftiracıların, kumpasçıların bu pisliklerini, halka neden seyrettirmediniz?
Neden korktunuz, neden tırstınız?
Hani millete güveniniz tamdı? Hani bu milletin iradesine saygılıydınız? Hani bunlar kumpastı? Hani abdestinizden şüpheniz yoktu?
İddiaya maruz kalan bakanların savunmalarını bu millet canlı canlı görüp dinleseydi, iftiracıların iftiralarını ayan-beyan görseydi daha etik, daha şeffaf, daha demokratik olmaz mıydı?
Erdoğan Bayraktar, savunma yapmadı. Diğer üç bakan ne hikmetse hem çok hızlı, hem çok tedirgin, hem çok kızgın ve en önemlisi de YAZILI olarak savunma yaptılar
Neden acaba?
Egemen Bağış, savunmasında,” Bizim imanımızı sorgulamaya kalktılar. Ben Hac’ca gitmiş adamım” diye ne dediği belli olmayan savunma yaptı ki, kimse Bağış’ın imanıyla ilgilenmiyordu. Mesele yolsuzluk ve rüşvetti.
Z. Çağlayan, “Saatin faturası Zarrab’ın adına kesildi. Amma garanti belgesi benim adıma” diye bir savunma yaptı. Bunun anlamı, “Benim anam senin ananı genelevde görmüş” olmuyor mu?
Hem o kadar pahalı saat olur muymuş? Onca fakir fukaranın geçinebilmek için çöplükler karıştırdığı bir ülkede bakanın, böyle bir saat takması; dini mi, vicdani mi, ahlaki mi?
M. Güler, ne evlerindeki kasalara ne de para sayma makinelerine hiç değinmedi.
Neden?
Bunları da geçelim.
Madem halka bu kadar güveniyordunuz, madem halkı bu kadar seviyordunuz, madem bunlar size kurulmuş bir kumpas ve iftira idi. Öyleyse bu konuşma ve savunmaları neden halkın önünde yatırmadınız? Neden ellerine tutuşturduğunuz kâğıtlarla yaptırdınız?
İddialar ve konuşmalar çok vahim ve çok iğrençti.
Bu soruşturmadan sayısal üstünlüğünüzle sıyırabilir, kurtulabilirisiniz. Ya inandığınızı söylediğiniz öbür dünya da, Allah (cc) huzurunda nasıl kurtulacaksınız?
Umarım Allah’ın bağışlamasına uğrarsınız.
Ülke o hale geldi ki, hırsızlık ve rüşvet serbest. Hırsız var diyen, soruşturmaya kalkanlar hain. Ben TBMM’indeki savunmalardan tatmin olmadım. Üstelik böyle kaçış ve ayak oyunlarını da görünce; “Acaba gerçekten yapılmış mı?” dedim.
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı