Türkiye’nin gündemi Ağustos’a kadar; ne ekonomi, ne Kürt sorunu, ne dış politika; varsa yoksa Cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak.
TBMM’nden Cumhurbaşkanını seçme yetkisi alındı.
AKP ve Erdoğan belki de ilk kez bu konuda bir pişmanlık yaşamış olabilirler. Bu yetki TBMM’nde olsaydı, S. Erdoğan kesin ve arızasız olarak cumhurbaşkanı seçilecekti.
AKP, hep gündem oluşturmuş ve oluşturmakta da üstüne yoktur.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, gündemi elinde tutmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı için şimdilik en güçlü adaylar, A. GÜL ve R.T. Erdoğan’dır.
AKP ve Erdoğan, anketlerin sesine kulak vermekteler.
Erdoğan aday mı olacak, Gül ile devam mı edilecek. Şimdilik merak edilen soru budur.
Erdoğan cumhurbaşkanı olursa; AKP’nin durumu ve geleceği de önem kazanmaktadır. Gül başbakanlığı kabul eder mi? Başkası olursa AKP’yi diri ve iktidarda tutabilir mi? Önemli sorulardan birisi de budur.
Onun için de: S. Erdoğan bütün bunları ince ince hesaplayacaktır. AKP’nin kaybetmesi durumunda en büyük zararı, bizzat Erdoğan görecektir. Başına gelecekleri de adı gibi bilmektedir.
Durum bu olunca, ince hesap önem kazanmaktadır.
Makam mı, gelecek mi sorusuna verilecek cevap; Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığında en büyük belirleyici etmen olacaktır.
Peki muhalefet ne yapmakta?
Muhalefet, şaşkınları ve ne yapacaklarını bilmezleri oynamaktadır.
Ne CHP ne MHP şu ana kadar cumhurbaşkanı adaylarını belirleyememişlerdir.
Neden acaba?
Görmez misiniz muhalefet adayını; “Herkesin üzerinde birleşebileceği biri olacak” gibi ne olduğu belli olmayan bir açıklamadan başka bir şey yapamamaktadır.
Ben bunu şöyle algılıyorum: Muhalefet adayını AKP’nin pozisyonuna göre açıklayacak.
Muhalefet adayını AKP’nin yol haritasına göre açıklayacaksa; muhalefet hep muhalefet olarak kalmaya mahkûmdur. Çünkü AKP’nin definin temposunda oyun oynamak çok zordur.
Oysa muhalefet ortak bir adayda birleşecekse bunu şimdiden belirleyip, kamuoyuna bildirip gerekli çalışmaları yapsaydı daha başarılı, daha etkili ve AKP’nin oyununu bozacak nitelikte olmaz mıydı?
Muhalefetin adayı belli olmuş: “ Üzerinde herkesin birleşebileceği saygın birisiymiş!”
Kim bu kişi bilebildiniz mi?
Ben bilmekte zorlandım.
Muhalefet bu kararsızlığından ve senaryosuzluğundan dolayı hep muhalefet olarak kalmaktadır.
Muhalefetin, reaksiyon halinden derhal aksiyoner hale geçmesi gereklidir, zorunludur.
Ya değilse yarınlar çok geç olabilir.
Esen kalınız.
Not: 05.05. 2014 Pazartesi günü TBMM’nde “YOLSUZLUKLA” suçlanan dört eski bakan hakkında görüşme yapıldı. Neden Pazartesi: Pazartesi Meclis tv yayını yok? Bu bile ince bir oyundur. Maksat,halkın olup-bitenleri öğrenmemesi ve duymamasıdır. Demokrasi ve şeffaflık adına bu büyük bir ayıptır. Kınıyorum ve yuh olsun diyorum. Halka güvendiğini söyleyen birilerinin halktan kaçması ne kadar etiktir?
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı