Sn. Erdoğan, yeşil vatanın yangınları esnasında, yangınların sorumlusu B. Belediyelerine aittir diyerek sorumluluktan bir nebze de olsa sıyrılmaya çalıştı.
Sn. Erdoğan eksik söylemiş, biz tamamlayalım; yangınlarda sorumluluk Büyükşehir belediyelerinin, ilçe belediyelerinin ve de belde belediyelerinindir. Özetle halkın sorumluluğundadır.
Asla ve asla hükümetin değildir.
Konuyu bir masa sohbetinde konuşanlar: Sadece orman yangınları mı, ülkemizdeki bütün ekonomik ve sosyal yangınların sorumluluğu da AKP değildir.
Bir başkası lafa girdi: Ödeyemediğimiz borçların, çözemediğimiz işsizliğin, beş liraya düşüremediğimiz Dolar’ın, yolgeçen hanına döndürdüğümüz sınırlarımızın ve durduramadığımız kontrolsüz göçlerin, çözüm bekleyen milyonlarca EYT’linin, adalet diye çığrışan milyonların, işsiz babaların sorumlusu da ne Sn. Erdoğan ne de AKP hükümeti.
Kulak misafiri olan bir başkası girdi söze: Yazılı sınavlarda yüksek puan alıp mülakatlarda elendiği için ülkeyi terk etmek isteyen gençlerin, liyakatsız atamaların, üç-beş yerden ballı maaş alan bürokratların, Marmara denizindeki müsilaj felaketinden, kevgire ve deneme tahtasına döndürdüğümüz eğitim sisteminden de ne Sn. Erdoğan ne de AKP asla ve kata sorumlu değildir!
Hiçbir derdine derman olamadığımız asil milletimizin, problemlerine çözüm bulmadığımız insanımızın ne kadar derdi, problemi varsa biz sorumluyuz.
Bir başka dost söze girdi ve: Arkadaşlar iktidar mazeret üretme yeri değildir. Ülkenin ve yurttaşların dertlerini çözme yeri değil midir?
Bir başkası konuya girdi: Kendinizi üzmeyin. Sadece orman yangınları değil, şişkin elektrik, doğalgaz faturalarının, cep yakan akaryakıt artışlarının da sorumlusu AKP değildir.
Yaşlıca birisi: Eee, beyler! AKP ne diye iktidar oldu ki?
Sağ yandaki gülerek: Garip-gureba, fakir-fukara diyen Akşener ile Kılıçtaroğlu (!) değil miydi? Ne çabuk unutuverdiniz de suçlu arıyorsunuz? Biraz insaflı olun beyler!
Sessizce dinleyen Gonyalı: “ AKP verdiği hangi sözü tutmadı ki, hangi dediğini yapmadı ki!” Demişti ki birisi patladı.
Tamam arkadaşlar tamam! Mevzuu anlaşıldı. Hoca Nasrettin ne demişti, “İyi de yahu bu hırsızın hiç mi suçu yok?”
Ufak tefek olan lafa girdi: İyi dersiniz de bir itibarı düşünün. Ülkenin itibarı hiç mi önemli değil? Bakıyorsunuz ama görmüyorsunuz sanırım. Yabancılar ülkemize gelince saraylara bakıp, ‘Vay be ne zengin ülke’ demiyorlar mı? Kıbrıs’a bile biz sekiz uçakla ayrı ayrı gidip gavurları çatlatmadık mı? Bu itibara ne diyorsunuz?
Hatta kendi insanımıza maske bulamazken Kolombiya’ya kimi Batı ülkelerine maske ve sağlık kiti hibe etmedik mi? Somali’ye 30 milyon Dolar bağışlamadık mı? Bunlar itibar değil mi? Bir büyüğümüz: “İtibardan taviz olmaz.” Demiyor mu?
Esmer olan söze girdi: Beyler muhalefet mazeret üretme yeri değildir. Başkalarını suçlamak işin kolaycılığıdır. Hükümeti suçlamak günü kurtarmaktır. Muhalefet, laf ebeliğini bıraksın milletin problemlerine çare üretsin. Bu, muhalefetin acziyet ve çaresizlik alameti değil mi?
Kalın kaşlı söze daldı: Lafınız balla kesiyorum ama. Bu ülkeyi 19 yıldır yöneten muhalefet AKP’den ve Sn. Erdoğan’dan ne istiyor arkadaş? İlk seçimde AKP’yi iktidar yapmak gerekiyor. Ya değilse ülke batağa gidecek. Ülkenin hiçbir derdine çare olmayan muhalefeti neyleyelim?!
Duydun mu “O kadın!”, duydun mu “Bay Kemal?!”
Esen kalınız.