MHP, Türkiye’nin köklü ve özgün partisidir. MHP, ideal ve ideolojileri ile sadece Türkiye’nin değil; Türk dünyasının da umudu ve tek partisidir.
Gel gör ki MHP, Sayın Dr. Devlet Bahçeli ve ekibince; sessizleştirildi, susturuldu, sesi-soluğu kesildi, aksiyon partisi olmaktan ziyade salıdan salıya konuşan bir reaksiyon partisi durumuna getirildi.
MHP’ye gönül verenler, MHP Türklüğün umududur diyenler; MHP’nin bugünkü durumundan oldukça rahatsızdılar. Bir çıkış, bir umut, bir çare aramaktaydılar. Ama bu nasıl olacaktı? PKK’nın TBMM’deki temsilcisi HDP’lilerin bile gerisinde olmasın hazmedemiyorlardı. HDP’li TBMM Başkan yardımcılarının MHP’li üyeleri konuşma için kürsülere davet edişlerini bir türlü içlerine sindiremiyorlardı.
MHP’de acilen bir değişimin olması kaçınılmazdı. Bunun yapılması elzem ve mecburdu. Ya değilse halktan kopmuş, sesi kısılmış bir MHP, umut olmaktan çıktığı gibi halkın gündeminden de çıkmıştı.
Öyle ki yazılı ve görsel Türk medyası da MHP’yi gündemlerinden çıkarmış; salıdan salıya konuşan bir MHP ile ilgilenmez olmuştu.
MHP’yi MHP yapan ve rahmetli Başbuğ’dan emanet başta ERCİYES KURULTAYI olmak üzere bütün ses getiren kurultay ve etkinlikler de MHP’nin gündeminden çıkarılmıştı.
Bu elim duruma karşı çıkan, “Bu böyle gitmez” diyen il ve ilçe örgütleri teker teker ya da toptan görevden alınarak defalarca atamalar yapılmaktaydı. Parti üyelikleri sık sık siliniyor, MHP’ye gönül ve emek vermiş ülkücüler ya küstürülerek ya da disiplin yoluyla partiden uzaklaştırılıyordu.
TBMM’nde dahi yokken MHP Türkiye’nin gündemini oluşturuyor; MHP ve MHP’lilere aşırı bir saygı varken; son yıllarda MHP’nin ne saygınlığı nede etkinliği kalmıştı.
İşte bütün bu şartlar içinde MHP’nin silkinmesi ve bu ataletten acilen kurtulması mecburiyeti vardı. Yani MHP’deki bu gidişata dur deme mecburiyeti gündem olmuştu. Ama nasıl ve kiminle bu iş kotarılacaktı?
Derken Meral AKŞENER Hanım: “Ben bu mecburiyete talibim” dedi ve meydanlara çıktı. Ülkücü iradede yeni bir umut yeşermişti. Ardından Sinan OGAN, Ümit ÖZDAĞ, Koray AYDIN beyler bizde bu “MECBURİYETTE “varız dediler ve böylece MHP’nin “MECBUR ADAMLAR” listesine katıldılar. Kendilerini tebrik edip kutluyorum.
Böylece bunalan Ülkücü irade ve Türk halkı, “Acaba mı?” diyerek ufukta görünen bu yeni UMUDA sıcak baktı. MHP birden Türkiye’nin gündemi oldu. Sesi soluğu kesilen MHP, güneyden-kuzeye, doğudan-batıya ülkenin umudu olurken: yazılı ve görsel basında da hak ettiği yeri buldu ve Türkiye’nin en çok konuşulan partisi olup çıktı.
Daha sonradan adaylıklarını açıklayan Sayın Süleyman SAZAK ve Sait GÖNEN beylerde bu kervana katıldılar başarılar dilerim. Ama geç kalmış bir çıkış olarak algılandılar.
Şu anki esen yel; Sayın Meral AKŞENER’den yanadır. Bunu gören Sayın Dr. Bahçeli ve ekibi de bütün enerjilerini ve karalama kampanyalarını Meral AKŞENER’in önünü kesmek üzerinde yoğunlaştırmışlardır.
Sayın Devlet Bey’e soruyorum; Kongre 2018 Martında diyen siz, mahkeme yolunu gösteren siz, mahkemeden çıkacak karara saygılıyız diyen siz, partiye “ÇAĞRI HEYETİNİ” atadan siz değil miydiniz? 19 Haziran bir hukuk kararı ve mecburiyetidir.
Evet! MHP’nin “MECBUR ADAMLARI” MHP’yi, Türkiye ve Türklük dünyası gündemine taşımışlardır. Bu çıkışı ve bu amacı: “ MHP’ye yapılmış darbedir, provokatörlüktür, paralelciliktir.” Diye suçlamak MHP’deki başarısızlığın üstünü öretmek değilse nedir? Sıra artık, inşallah değişim sonrası MHP’nin iktidarındadır. Ülkücü irade 19 Haziranda tüzüğünü değiştirecek, 10 Temmuz ya da bir başka belirlenen tarihte de Genel Başkan seçimli kongresini yaparak: Türkiye’yi kaostan ve uçurumdan kurtaracaktır. MHP, bu işi başarmaya mecburdur. Yarınlar çok geç olacaktır. Türkiye her alanda değişime tabi tutulmuş ve sivil bir darbe yapılmaktadır.
Esen kalınız.