Siyasetçiler, seçilmiş insanlardır; TBMM’nin çok saygın 550’den biridirler. 75 milyon insanda 550 seçilmiş ne demek varın orantıyı siz kurun. AKP milletvekili S. H. Çelik, Konya’da bir basın toplantısında, “ 1995 yılında benim odama dönemin Van valisince bomba konmuştu arkadaşlar.” Açıklamasında bulundu.
O dönem tek parti dönemi değildi.
İyi kötü işleyen bir demokratik ortam vardı.
Sayın Çelik bu açıklamayı neden yaptı acaba?
Kaybettiği konumunu yeniden kazanmak için mi, yoksa Sayın Başbakan’dan yediği fırçayı biraz olsun dağıtmak için mi?
Şimdi soralım: o komiser efendi bu açıklamayı yaptığında S.Çelik sığır çoban mıydı, çoksa sıradan bir korucu Hasan’mıydı?
Elbette hiç biri değil. Üniversitemizde Doçent ünvanlı bir akademisyendi. Neden kıyameti koparmamış, neden Valiyi mahkemelere vermemiş. Önce DYP’den vekil seçildiğinde, sonra AKP’den vekil ve M.E.B’nı olduğunda neden bu konuyu yargıya taşıyıp Sayın Valiyi Ergenekocu diye Silivri’ye göndertmemiş?
1995 den 2012’ye tam 17 yıl sonra böyle bir iddia ile medyanın önüne çıkıyor?
Dönemin Valisi Sayın Mahmut YILBAŞ, iddialar hakkında “Deli saçması” kabilinden bir açıklamayı yaptı.
Şimdi soralım, “Bu memlekette aptallar mı çoğaldı, tilkiliğe özenenler mi?”
*******
Sözde Kürt sorununu çözse çözse S. Erdoğan çözermiş.
Peh peh..denmez mi bu lafa?
Kürt sorununun ne olduğu belli mi, çerçevenin içi dolduruldu mu? Adamlar, “ Özerklik olmaz, otonom olmaz, Apo’ya af ya da ev hapsi yetmez, dil serbestliği kesmez. Olursa Özgür KÜRDİSTAN” demekteler. Yani ülkeyi bölüp iki devlet oluşturmak istiyorlar.
Razı mısınız, vermeye hazır mısınız?
Durum ve istek bu olunca: böyle bir KÜRT sorununu Sayın Başbakan nasıl çözecek?
Bu konuyu ısıtıp ısıtıp önümüze sürmekteler; “Sayın Başbakan isterse bu konuyu çözer. İnsanların, askerlerin, gerillanın (Pkk ne zamandan beri gerilla oldu?) ölmesinden ızdırap çekiyoruz. Bunu kim önlerse bölgede en güzel işi yapar. Ölümler bitirilirse sonsuza kadar anılır” diye diye halkı ısındırıyorlar.
Bakıyorlar ki, halktan ses çıkmıyor, tepki gelmiyor; aynı rota da yürümeye devam ediyorlar.
Yine soruyorum, “ Bu ülkede aptalların sayısı mı artırıldı? Yoksa tilkiliğe soyunanlar mı çoğaldı?”
Bu millet öyle bir millet ki, ayranlığını kabartmayın, son sabrını sınamayın, bıçağı kemiğine dayamayın. İşte o zaman Onun öfkesinden kokunuz. Vallahi de tallahi de tükürüğüyle boğar sizleri.
********
Samsun’da sel 10 yurttaşımızı aldı. Koca koca bakanlar, Samsun’dan açıkladılar, “ Daha kötü bir felaket olabilirdi. Yağmur fazla yağdı.”
Demek ki suçlu, rahmetmiş, yağmurmuş. Az yağsa bu felaket olmayacakmış. Ne güzel idare ediliyoruz.
Yöneticilerin, o araziyi TOKİ’ye RANT için kakalayanların, o dere yatağına evleri yapanların hiç suçu yok. Suçlu tez zamanda bulunmuştur. İlgilileri bu cinliklerinden dolayı kutluyorum. Suçlu yağmurdur. Ne var sanki bu kadar yağdı, az yağsaydı. Bu felaket de olmayacaktı.
Esen kalınız.
NOT: Bütün tilkilerin son durağı bir kürkçü dükkânıdır.
