Rahmetli Erbakan, Türk siyasi literatürüne; “Kadayıfın altı kızardı, Patates dinli, renksizler, köşeyi döneceksin.” Gibi sözleri armağan etmişti.
S. Başbakan da pek çok sözü armağan etti. Ama benim en beğenmediğim ise “Vatan Hainleri” sözüdür.
Hain kimdir? İhanet eden, hıyanetlik yapan, kötü düşünen, kötü niyetli!
Vatan haini kimdir? Bunların hepsini vatanın batması, perişan olması, yıkılıp harap olması, başka ülkelerin çıkarlarına hizmet eden, ülkesinin aleyhine için çalışan kimse.
S. Başbakan, iktidarının ilk yıllarında; Nurcularla sarmaş-dolaştı. Hoca, asırlara hitap eden, 160 ülkede ülkemizi temsil eden, Türkçemizi öğreten, barış elçilerimiz, Türkiye’yi tanıtan gönül erlerimizdi.
Kendilerine Muhterem sıfatını yakıştırıp, her dediklerini yapan, devletin kilit noktalarına sızmalarına göz yummayıp, bizzat atayan kişi R. Tayyip Erdoğan değil miydi? AKP ve hükümette, S. Başbakan’ın izni olmadan yaprak kımıldamaz. Evrak imzalanmaz hele hele atama ve tayin hiç mi hiç yapılmaz.
Bu dostluk ve muhabbet ne zamana kadar devam etti?
16 Aralığı 17 Aralığa bağlayan geceye kadar.
O gün, dört bakanın oğullarının karıştığı, “Büyük rüşvet ve yolsuzluk” operasyonunun başlatıldığı gündür.
Tv’ler, kutu kutu dolarları, para sayma makinelerini, yatak odalarında sıralı para kasalarını görünceS. Başbakan korktu ve irkildi irkildi.
Ardından S. Başbakan’ın oğlu Necmettin Bilal Erdoğan’ın ifadeye çağrılması, yolsuzluk zanlısı olarak anılması bardağı taşıran son damla oldu. Film orada koptu.
Bunun üzerine bir “Paralel yapılanma- orduya kumpas kuruldu- belgeler sahteydi, inlerine kadar gideceğiz, ne istedilerdi de vermemiştik, bunlar haşhaşindirler ve ardından da vatan hainleri” suçlamaları peş peşe yapıldı.
Kime yapıldı?
Yıllarca beraber yürüdükleri, fikir alış-verişinde bulundukları, öve öve yere göğe koyamadıkları Nurculara karşı.
Nurcular; Vatan haini.
Soruşturmayı açan savcılar; vatan haini.
Tutuklamaları yapan Emniyet mensupları; vatan haini!
Ters yönde karar veren HSYK’nın değerli hâkim ve savcıları; vatan haini
Kim ters bir şey söyler, yazar, çizer ve düşünürse, etiket hazır; vatan haini.
Hain olmak bu kadar kolay mı?
Hainlik de bir zekâ işidir. Akıl üretmeyi, fikir yürütmeyi, düşünmeyi gerektirir. Düşünmeden yoksun, söylemlerin peşinden giden, benim fikrim de şudur diyemeyen, araştırmayı, sorgulamayı bilemeyen bir toplumda; bu kadar hainin hele hele vatan hainin çıkması; biraz acayip değil mi?
Acaba MİT’in değerli mensuplarını oluşturan insanların içinde salak, aptal, ahmak, bön birine rastlamak mümkün mü?
Dış güçler ve haber alma teşkilatları, hainleri bile zeki ve düşünen insanlardan seçerler.
CIA’da Mosaad’da, FBI’da acaba; salak ve aptal, ahmak kişiler var mıdır?
Onun için ben, bu ülkede; o kadar hainin hele de vatan haininin olacağını hiç sanmıyorum.
Bu suçlama, S. Başbakan’ın öfke ve kızgınlık anında ağzından kaçmış bir sözdür diye düşünüyorum. Bu kadar büyük bir camia haşhaşi, vatan haini olabilir mi?
Elbette olmaz.
Eğer varsa, bunları bugüne kadar saklayan, bürokrat yapan, o makamlara atayan kimdir?
Bizim ceza yasalarımıza göre bunların da suç olması gerekir ki, suçluyu korumak da suçtur.
Onun için bu söz, öfke ve kızgınlık anında söylenmiş bir sözdür. Ciddiye alınmaması gerekir. Ne demiş Atalar; “Öfke ile kalkan zararla oturur. Keskin sirke küpüne zarar verir. Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar.”
Esen kalınız.