Benim candan okurlarım, bizim millet kolay kolay iyi dediğine kötü, kötü dediğine de iyi demeyen bir anlayışa sahiptir.
Olaya bu açıdan bakarsak Konya, dışarıdan nasıl görünüyor sorusuna:
Konya, asla ve asla bir yobazlar beldesi değildir. Konya asla ve asla terör ve anarşi yurdu değildir. Konya hiçbir zaman ve hiçbir tarihte kara bir leke ve kötü bir üne sahip olmamıştır. Çünkü yoktur/olmamıştır.
Konyalılar, modern ve zeki insanlardır.
Gece gündüz fark etmez, her hangi bir bayan ya da bay Konya cadde ve sokaklarında 24 saat gezebilir-dolaşabilir. Çünkü Konya’nın serserisi ve çakalı yoktur.
Herhangi bir bayan her an ve her lokanta da tek başına oturup yemeğini huzurla yiyebilir, çünkü asla rahatsız edilmez.
Konya’nın belki en büyük kusuru, siyasi yönden bir siyasetçiye içten ve samimiyetle bağlanması ve benimsemesidir. Hemşehrileri Sn. Davutoğlu, % 49.5 gibi bir zaferle seçimi kazanmış olmasına rağmen Saray’ın bir göz işaretiyle, (Bu ayrılık benim şahsi tercihim değildir.) Beyanına rağmen; başbakanlıktan azledilmiş. Ama Konyalı da Sn. Erdoğan sevgisi daha ağır basmıştır.
Konya’nın parkları, tramvayları, otobüsleri, okul ve üniversiteleri huzurun ve güvenin simgeleridir. Kısaca Konya, dışarıdan “yobazların” bol olduğu bir yer gibi algılansa da; Konya bayanların rahat edebileceği, emeklilerin ucuza yaşayabilecekleri huzur, güven ve kardeşlik şehridir.
***
Son olaylardan sonra Türkiye dış dünya da epey yara almışa benzemekte.
Mevlana Müzesi’ne yolum düşmüştü. Almanya’dan gelen bir Alman gurupla karşılaştım. Yarım yamalak Almancamla biraz sohbet ettik. Münih’ten olduğunu söyleyen Helga, “Bay Peker biz Almanya’dan gelen son turuz. Öyle sanıyorum ki, bir daha zor geliriz.”
Bu izaha ve algıya çok üzüldüm. Türkiye’nin modern, çağdaş bir hukuk devleti olduğunu, hukukun üstünlüğünü anlattım. Helga bana öyle bir güldü ki, “Tut mir leid Herrn Peker.” Üzgünüm bay Peker ama Almanya’dan öyle görünmüyor.
Nasıl görünüyor soruma: “Hukukun olmadığı, güvenin sarsıldığı ve hatta azaldığı” yolunda gibi anlatımlarda bulundu.
Ülkem adına çok üzüldüm. Her ne dediysem de, kâr eylemedi.
Bizi o kadar güzel analiz etmişler ki, bu bilgilere nasıl ulaştığına hayret ettim. Bu olayı Öğretmen Evi’nde anlatınca: bir arkadaşım da, “Nazım bey benim gelin Alman. Oğlan Almanya’da. Gelin geçenlerde telefon edip, “Baba Türkiye çok kötü oldu. Ne olur siz de oradan gelin” demesin mi? dedi. Türkiye’nin eski güvenilir imajına kavuşturulması şart. Öyle atıp tutmayla ülke nereye kadar nasıl yönetilecek? Global bir dünyadayız beyler.
Ne Türkiye nede Konya, böyle bir algıyı asla kabul etmiyor. Ama neylersin ki, gerçeklerde ortada duruyor. Bu algıları derhal yıkmamız gerek. Ya değilse kaybeden ülkemiz ve beldemiz olacak.
Avrupa bize gıpta ile bakıyor!
Esen kalınız.