30 Mart yerel seçimleri, S. Başbakan’ın onca kışkırtma ve tahriklerine rağmen; Türk milletinin sağduyu edebi ile normal olarak yapılıp bitti.
Seçim akşamı Başbakan İstanbul’daydı.
Gece geç saatlerde, Ankara’ya döndü.
Meşhur balkon konuşmasını yaptı.
Bu konuşmanın içinde neler vardı derseniz:
Bu konuşma ile S. Başbakan, muhalefeti tehdit etti, alaya aldı ve “Artık Türkiye’nin ciddi bir muhalefet sorunu vardır.” Dedi.
Bu konuşmada, S. Başbakan bütün aile efradı ile oradaydı. Neden acaba?
Bu konuşmada S. Başbakan, yine Cemaate çattı ve “ O haşhaşilerin inine gireceğiz” tehditlerini tekrarladı. Bekleyip göreceğiz bu inler neredelermiş.
Bu konuşmada, “Bunlar 30-40 yıldır devlete bir şekilde sızmışlar. Bizde safmışız bunlara inandık. Ama temizleyeceğiz. “dedi.
Bakacağız kimler temizlenecek, nasıl temizlenecek?
S. Başbakan bu konuşmasında, “Bunlar haşhaşilerden de tehlikeliymişler” diye kimi ve kimleri kast etti anladınız mı? Acaba Kılıçdaroğlu ile Bahçeli miydi?
Başbakan, “Bunların bazıları yurtdışına kaçtılar. Bakalım daha kimler kaçacak? Bunların çoğu hakkında şahsen suç duyurusu yaptım.” Dedi.
Kimler kaçmış, kimler kaçacak, kimler hakkında suç duyurusunda bulundular acaba?
Başbakan bu konuşmasında, seçim zaferinde kendilerine büyük katkı (!) sağlayan Mısır’a, Suriye’ye, Filistin’e teşekkür etti. Ama seçim sonuçlarını televizyonları başında seyreden Azerbaycan’a ve Türk Cumhuriyetlerine teşekkür etmedi.
Neden?
Başbakan, bu konuşmasında çok tehlikeli bir de açıklama yaptı ki, sonucundan Allah korusun.
Başbakan, “Biz Suriye ile şu anda savaş halindeyiz” dedi.
Acaba Suriye ile çarpışma varda Türk Kamuoyunun haberi mi yok, neden? Bu savaş, Devlet Sırrı mı?
Bu açıklama çok yersiz ve tehlikeli idi.
Böyle bir sözü benim söylemem kimseleri ırgalamaz. Lakin bir ülkenin Başbakan’ı söylerse herkes pür dikkat kesilir ve “Ne oluyoruz?” sorularına sebep olur.
Başbakan bu gerekçesini de, Suriye’nin bizim uçaklarımıza kilitleme yapmış olmasına bağladı.
Acaba bizde zaman zaman, Yunan uçaklarına kilitleme yapmadık mı, yapmıyor muyuz?
Her kilitleme, her it dalaşı savaş nedeni mi sayılıyor?
Ben ve kamuoyu bu konuşmada; kazandığı için Türk halkına teşekkür bekliyorduk. Oy versin vermesin herkesin Başbakanı olacağını söylemesini bekliyorduk. Yetmiş altı milyonun başbakanıyım demesini bekliyorduk
Oysa tam tersini gördük.
Başbakan, hücum ve saldırı politikasından nemalandığını gördüğü için, aynı tarzı ve üslubu devam ettirdi.Gerginlik politikasına devam sinyalini verdi.
Kısaca ve özetle; balkon konuşmasında bir gevşeme, yumuşama ve itidal yoktu.
Aksine şantaj, tehdit ve suçlama vardı.
Eh ne diyelim.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Bakalım bu millet, bu davranışa daha ne kadar eyvallah diyecek?
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı