Haziran seçimleri şımarık AKP ve Erdoğan’ı ters köşe yaptı. Ummadıkları bir durumla karşı karşıyalar. Aşağı tükürseler sakal yukarı tükürseler bıyık! Her yer karanlık, her girişim tehlikeli. Tünelin ucu sağlıklı görünmüyor.
HDP ile koalisyon riskli. Bunun birde erken seçimi söz konusu. Olmuyor.
CHP ile kursalar tehlikeli. Onca lafı ve hakareti yaptıktan sonra o yüze nasıl bakılacak, o el nasıl sıkılacak?
MHP ile çok zor ve yıpratıcı. MHP’nin kahrı çekilir mi? MHP ile nereye kadar ve nasıl? Ya içimizdeki MHP kökenli, MHP sempatizanı vekilleri de kendi yanlarına çekerlerse?
Olmuyor, olmuyorrrrrrrrrrrr!!!!.
Kaçaksaray sıkıntılı, Davutoğlu’na düşünmekten, dertten inmeler inecek.
Yok mudur bunun bir çaresi?
Ne edip ne eylemeli AKP’yi hükümette tutmalı ki, yolsuzluklar, rüşvetler, hukuksuzluklar ortalara dökülmesin. İplikler pazara çıkmasın.
Acaba bir Güneş Motel uygulaması olamaz mı?
Kişiliksiz, koltuk meraklısı, paraya ya da kadına zaafı olan 15-20 vekil transfer edilemez mi?*
Türk siyasi tarihine bakınca: bunun olduğu görülmektedir.
Ama o kişiliksiz, o satılık, o hafif vekillerin de nerede ve nasıl dışlanarak yaşadıklarını da bu asil ve necip millet iyi biliyor.
Kendi kişiliksizliğine, kendi zayıf karakterine güvenen vekillere duyurulur.
KOALİSYON BİLE NASIL
Diyelim ki AKP, koalisyonda ortağı ile anlaştı.
Bu ortak CHP oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, A.O. Ç’ ndeki Ak Saray’a gider mi? Orada Cumhurbaşkanı ile görüşür, el sıkışır mı?
Ortak HDP oldu.
Demirtaş o Saraya çıkar mı? Orada Cumhurbaşkanı ile görüşür, el sıkışır mı?
Ortak MHP oldu.
Devlet Bey, Saraya Cumhurbaşkanının ayağına gider mi, orada onunla el sıkışır, aynı masada oturur ve görüşür mü?
Ülkenin de, ülke siyasetinin de bu hale gelmesinin bize göre tek müsebbibi; ölçüsüz konuşan, hakarette sınır tanımayan, muhalefete tepeden bakan, kendinden başkalarını küçümseyen, onlara değer vermeyen, saygıda kusur eden, devletin olanaklarını AKP ve kendi çıkarları için harcayan Erdoğan’dır.
Daha önce yazdığım birkaç yazımda: bu konuya dikkat çekmiş ve “Ne olur, muhalefetle aranıza bu kadar kalın çizgiler çekmeyiniz. Ülkenin bir savaş hali olsa siz, bu liderlerle bu partilerle bir araya gelip konuşmayacak mısınız? Onlarla fikir alış verişinde bulunmayacak mısınız?” demiştim.
Düşmez kalkmaz bir Allah!
Rabbim! Şımaran kulunu kimi zaman kimlere muhtaç eder; bunlarda düşünülmeliydi. İslam, hiç kimse ile aranıza aşırı sınır koymayınız ve kapıları kapamayınız. “Onun içinde iyi olduklarınızla zamanı gelir kötü; kötü olduklarınızla da zamanı gelir iyi olabilirsiniz.” Der.
Gelinen nokta; hem Davutoğlu hem de Erdoğan için İBRETLİK bir vakıadır. Şimdi o küçümsediğiniz, tepeden baktığınız, karalar sürdüğünüz elleri nasıl sıkacak, o yüzlere nasıl bakacaksınız?
İnsan, “Ne oldum dememeli. Ne olacağım demeli” yi de düşünmeli.
Esen kalınız.
NOT:* 25. Dönem vekillerin ilk yasa teklifi, “Vekil transferlerini Önlemek” üzerine olunca. Sayın Bahçeli de köstebek arayınca
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı