Sn. Erdoğan, 2002 de iktidarı aldıklarında ülkede var olan Ohal ve Sıkıyönetim idaresine son vermiş ve bunu da, “Bu uygulamalara biz son verdik” diyerek hem övünmüş hem de seçim malzemesi yapmıştı.
Ne oldu da böylesi bir anlayıştan, OHAL ile ülkeyi yönetir hale gelindi?
Hem demokrasi diyeceksiniz, hem demokrasinin teminatı biziz diyeceksiniz hem de demokrasiyi rafa kaldıran TBMM’ni devre dışı bırakan OHAL’i ülke geneline yayacaksınız? KHK’lerle de ülkeyi idare edeceksiniz?
Son çıkan KHK ile ülke ayakta, hukukçular ayakta. Ayakta olmayan yandaş basın ile yandaş (Bir kaçı hariç) yazar-çizerler. Onlar havayı koklamaktalar. Yel ne taraftan ağır eserse o taraf doğru eğilme modundalar.
KHK, Ohal durumunda: gecikme olasılığına karşı hızlı önlem almak amacıyla, hükümete kanun yerine geçmek üzere verilmiş bir yetkidir. Bunun suistimal edilmesi gerekmez.
Bir de Sn. Bahçeli cesaretle bu KHK’yi savunmakta. KHK’nin aleyhinde olanları da FETÖ’nün sesi olarak değerlendirmekte. Bilmem ki bu KHK’nin ilgili maddesi değişirse Sn. Bahçeli ne diyecek, nasıl olacak?
Maşallah hukuk fakültelerimizden tık yok! Neden ki?
Anayasa’ya göre devlet; vatandaşın mal ve can emniyetini sağlamak ve korumakla tek görevlidir. Bu görev, devletin kolluk kuvvetlerince yerine getirilir. Bu görev, bir başkasına ve üçüncü şahıslara devredilemez.
Hükümlü ve tutuklulara tek tip elbise giydirilmesi ve 15 temmuzun devamı niteliğinde görülen eylem ve hareketlerde: vatandaşın silahlı müdahale etmesi ve edenlere de soruşturma ve tazminat davaları açılamamsı hükmünün getirilmesi; ne anlama gelmekte kimse anlamış değil.
Masumiyet karinesi askıya alınmakta; ya adam suçlu değilse, ya beraat ederse; o tek tip elbiseli halini evlatlarına ya da topluma nasıl izah edecek? Suçu sabitlendikten, mahkeme suçludur hükmünü verdikten sonra giymesinde bir sakınca olmayabilir. Kuddusi Okkır ve Ali TATAR örnekleri tazeliği ile ortada dururken. Bizim örneğimiz katil ve şeytan ABD ve onun uygulamaları olmamalı.
Halkın 15 Temmuz’un devamı gördüğü bir olaya müdahale etmesi ve edenlerinde cezai sorumluluktan muaf olması, Sn. A.Gül’ün de dediği gibi muğlak ve ucu açık bir ifadedir. Barolar Birliği karşı çıkmakta, Sn. Ümit Kocasakal karşı çıkmakta ve bu kararnameye, “Kanun hükmünde kralname” adını vermektedir.*
Hükümet sözcüsü Sn. Mahir Ünal’ın dediği gibi amaç sadece 15 temmuz ve ertesi günü yani 16 temmuzu içeriyorsa neden açık açık KHK’nin ilgili maddesine: “Bu sadece 15 ve 16 Temmuz 2016 günü olanlar içindir” ibaresi yazılmadı da ucu açık ve muğlak bir ifade kullanıldı. Kanunlar açık, net, anlaşılır ve yoruma gerek bırakmaz bir dille yapılmaz mıydı?
Fetö ve diğer terör ve terör örgütleriyle mücadeleye sonuna kadar evet. Bu konuda şartsız ve şurtsuz devletimizin ve hükümetimizin yanındayız. Her türlü kalkışma ve ihtilale sonuna kadar hayır. Ben iyi ihtilal en kötü sivil yönetimden daha kötüdür kültürünü ve anlayışını benimseyenlerdenim. Ama ülkeyi kaosa götürecek, kardeşi kardeşe düşürecek, toplumsal olayların önünü açacağı iddia ve endişe edilen; bir KHK ve yasalara da karşıyız.
Elbette ülke yönetmek zordur. Ama vicdan ve merhamette kutsaldır.
Umuyor ve bekliyoruz ki, bu hatadan dönülür! Demokrasimiz olması gereken yere getirilir Bu KHK’ye endişe ve kaygıları giderecek (15-16 Temmuz) açıklaması yazmak çok mu zor?.
Şunu asla unutmayalım: “Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar.”
Esen kalınız.
*= 696 KHK tepki büyük. 26.12.2017 Fok Tv İ. Küçükkaya ile çalar saat.