Ülke kımıl kımıl kıpırdamakta! Sanırsınız ki bir ilkbahar hareketliliği var. Hani her ilkbaharda toprak uyanır, börtü-böcek uyanır. İnsanlar çift ve çubukla haşır-neşir olurlar ya! Ülke top yekûn çalışır. Bereketli hasadın ilk tohumlarını toprakla buluştururlar ya!
Anadolu öyle.
S. Başbakan kendini kurtarma çabasıyla, 30 bin Türk-Kürt katili Apo ile pazarlıkta ya! Apo ne derse önce hükümet sonra Kandil sonra da dağdaki teröristler bunu yapmakta ve uygulamaktalar. En azından şimdilik öyle görünmekte!
Sınıra yığılan zırhlı birlikler, eli kanlı katillerin ülke dışına burunları kanamadan çıkmaları için iç ve batı bölgelere sevk edilmekteler. Katil balalar(!) sağ- salim Mehmetçiğin yağlı kurşunlarına hedef olmadan ülke dışına çıksınlar diye.
S. Başbakan zafer kazanmış kumandan edasıyla, “Silahlarını gömecekler mi, götürecekler mi ne yapacaklarsa yapsınlar” pozlarında, hava basmakta. Çözülme sürecine karşı olanları da, “Birkaç çapulcu- barış karşıtı- kandan beslenenler” diye yaftalamakta.
Barışın adı da, tadı da pek güzel.
Büyük savaşların ardında bile bir barış vardır.
Hiçbir savaşın kesin galibi yoktur; az zarar göreni ile çok zarar göreni vardır. Bunları bilmek ABD’yi yeniden keşfetmek de değildir.
Önemli olan ve asıl üzerinde durulması gereken: “İki dil, iki bayrak ve koparılmış federe bir toprak” isteyen İmralı, Kandil, BDP üçgeninin neden ve ne karşılığı birden bire “Ateş kesmesi” ve silahları gömerek “Ülke dışına” çıkmasıdır.
Akil adamlara uyanan halk, bunu soruyor cevap yok. Tarhan Erdem bir radyo konuşmasında,” Ben de bilmiyorum bu çözüm süreci nasıl bitecek” demekte.
S. Başbakan daha İstanbul belediye başkanı iken, kendine belli bir hedef koymuş ve bu hedefe ulaşmak için de kriterler belirlemişti. Bunlardan bir tanesi de “Hedefime ve ideallerime ulaşmak için papaz elbisesi bile giyerim” söylemi idi. Başbakan’ını hedefi nedir, ideali nedir bilen var mı? Yaptığı uygulamalar bunun ipucunu vermekte. Bunlar Türkiye ve Türkiye’nin geleceği için pek hayra alamet şeyler değil.
Orduyu tasfiye ile besmele dediler. Pkk ile mücadele etmiş Nato, ABD ve Batı’ya hayır demiş ne kadar subay varsa içeri tıkıp esir aldılar, etkisizleştirdiler. Halk seslenmedi. Ardından Milli bayramları, okullardan andımızı yasakladılar. Halk seslenmedi. Dağlardan-taşlardan “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” sözünü silmeye başladılar halk seslenmedi. Habur’da seyyar mahkeme kurdular PKK’lı teröristlere şov yaptırdılar halk seslenmedi. İş iyi gidiyor sandılar. Ta ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması olan T.C’leri silmeye ve “ÇÖZÜM SÜRECİ” adı altında “ÇÖZÜLME” sürecini devreye sokana kadar.
Halk sürece destek veriyor dediler. Nasıl destekse bir de Akil adamlar topluluğu oluşturdular ki halkı ikna etsinler diye. Hani halk istekliydi, destek veriyordu?
Yalandan kim ölmüş? Toplum mühendisliğine devam!
Akiller, halkın tepkisine maruz kalıp, olmayan akıllarını yitirmeye başladılar. Hukuk proflarına bile saç-baş yoldurtup “Tamam siz kazandınız!” dedirttiler. İlkbahar gibi halkı uyandırdılar. Atatürk’lü, bayraklı, İstiklal Marşlı protestolardan akiller bunalmaya, konuşamaz hale geldiler.
MHP meydanlara inip, çuvalı çırptıkça, pislikleri ve gizli tezgahları ortaya döktükçe işin rengi değişti.
S. Başbakan ve kurmaylarında bir paniktir başladı, “Uyuyan devi nasıl oldu da uyandırdık?”telaş ve korkusuna kapıldılar. “Akillerin başına bir iş gelirse sorumlusu Devlet Bahçelidir” diye saçmalamaya başladılar. Akillerin başına gelenden Devlet Bahçeli sorumluda ülkenin başına bir şey gelirse kim sorumlu acaba?
Bu millet asildir, NECİPTİR çalışkandır, erdemlidir. Onun bu özelliğine güvenin. Şunu da asla unutmayın: bu milletin öfke ve gadabı da o kadar tehlikelidir. Israrla söylüyorum bu millete TÜRKÇÜLÜK yaptırmayınız. Ne yazık ki ok yaydan çıktı. Kalk borusunu öttürdünüz. Halkı ayağa kaldırdınız! Kutlarım sizleri.
Esen kalınız.
NOT: TRT neden bu protestoları vermiyor? Akiller olaysız dolaşıyormuş gibi haber yapıyor. Kınıyorum ve TRT payı adı altında alınan vergimi helal etmiyorum
