Ülkelerin gelecekleri, bireysel aklın küresel akılla iş birliğine bağlı hale geldi. Dünya devletleri, küresel akılları oranında vardırlar.
Ülkemizin en büyük açmazı işsizliktir. Genç nüfusun neredeyse üçte birisi avara. İş bulma umut ve hayallerini de kaybetmiş durumdalar. Yani ruhen çökmüş durumdalar. Bizi yönetenlerin empati yapma sıkıntıları da yok. Kendi çocuklarının da işsiz olduklarını bir düşünebilseler; çözüm için gerekli çabayı gösterecekler.
“Devletin her okuyana iş bulma gibi bir yükümlülüğü yok” demek. Ben bu işi çözemiyorum diyerek topu taca atma kurnazlığıdır.
İşsizlik nasıl çözülür? Gelişmiş ülkeler nasıl çözmüşler? Cevap sorunun içinde: GELİŞEREK!. Onun için işsizliği önlemenin yolu: yatırımdan geçer, üretimden geçer, uluslararası marka yaratmaktan geçer.
Bunlar bizde var mı? Var diyenler Tanrı aşkına söylesinler!..
Krizler ülkeler için elbette önemlidir. Asıl önemli olan ise krizi iyi yönetmektir. Biz, krizleri iyi yönetebiliyor muyuz?
Her krizin sebebini görmeden sonucuna takılarak, “Dış güçlerin işi, Faiz lobilerinin ülkemize tuzakları” diyerek sebeplerini, üstümüzden atmaya çalışarak işin üstesinden gelinmeyeceğini hâlâ öğrenemedik.
Bir güzel soru daha var. Türkiye küresel akıl sahasında yer alıyor mu? Yoksa bizim işimiz; “Yel Allah’ın, kaval Allah’ın,/Çal parmaklar oynasın” mı?
Maalesef bu soruya olumlu cevap verme olasılığımız yok. Yönünü, kuruluş yıllarında; bilimin ve çağdaşlığın merkezi olan Batı’ya dönen Türkiye; ne acıdır ki günümüzde: “Bilim değerli (!), TÜBİTAK ödüllü (!) ORGANİK HOŞAF ile cemaat ve şeyh tavsiyeli DEVE SİDİĞİ” ile uğraşmakta.
Türkiye’nin küresel akıl alanındaki yeri: bu ve bunun gibi kimselere yararı olmayan faso fiso ve gavsların rüyası işler mi olmalı? Küresel akıl, milletlerarası ortak akıldır. Yani İslam’ın, Meşvereti ile aynısı.
Şimdi düşünelim!..
Durum bu ise küresel akıldan bahsetmek olası mı? Dünya yapay zekâyı konuşurken, insan anatomisinin ihtiyaçlarına cevap ararken biz, nerede durmaktayız?
Sahi Türkiye’nin küresel akıl konumundaki yeri neresi?
İşsizliğin önlenmesi için üretim, üretim için de yatırım şarttır. Adaletin bizzat adalet bireyleriyle de sorgulanır halde olduğu bir ülkede yatırım yapılır mı? Yargıtay Başkanı Sn. İ. Rüştü Cirit bile "Toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz" dediği bir ülke iseniz, yabancı sermaye, bırakın yatırım yapmayı; sizden yana bakmaz bile.
Küresel akıl, bilim, teknoloji, hukuk, adalet, eşitlik, insan hakları ve işleyen bir demokrasi demektir. Gerçi insan haklarına bakışları sorgulanır ya!
Henüz biz, birbirimizle kucaklaşamamışız, barışmaktan uzağız, yargımız tartışmalı. Hangi küresel akıl ve küresel sermaye böyle bir ülkede yatırım yapar, üretim ve istihdam sağlar? Empati yapalım, siz olsanız yapar mısınız?
Acilen ve hemen yargıya güveni yeniden sağlamalı, bir birimizi kucaklamalı, hoşgörü ortamını yeniden sağlamalıyız. İnsana rağmen, hiçbir şey olmaz/olamaz. Ülkede demokrasi işlese, yargıya güven olsa, hukuk sistemimiz uluslararası standartlara uysa, yabancı sermaye gelse, üretim olsa, işsizlik azalsa bu, en çok kimin işine yarar? Hükümetin değil mi?
İşte buna küresel akıl denir. “Bay Kemal” kısır döngüsü, belki günü kurtarır. Ama ya yarınlar?
Esen kalınız.