İlkokulda iki öğretmenim oldu. İlki babacan tavırları, engin sevgisiyle rahmetli İbrahim ÖZGÜL! Diğeri de İbrahim GÜMÜŞAY idi.
Gümüşay öğretmenim, beni ben yapan, bana direnç ve azim verendir.
Ortaokul ve lisede, çok öğretmende okuma şansını yakaladım. Tavizsiz, ciddi, anlatmayı ve öğretmeyi seven; verdiklerini de öğrencilerinden isteyen rahmetli Narin Kökbudak’ı unutmak mümkün mü?.
Bana Türkçeyi ve Türk dilini sevdiren, okuma alışkanlığını kazandıran, roman ve hikâyelerle daha çok ilgilenmemi sağlayan Edebiyat öğretmenim Sayın Necmiye Altınkaya’yı nasıl unutabilirim. Eğer bugün yazıyorsam ve yazmadan da zevk alıyorsam bu, şüphesiz Necmiye hocamın bana kazandırdığı bir yetenektir.
Okulun en solcu öğretmenlerinden, Nevzat Helvacıoğlu’nu unutmak mümkün mü? Daha Ortaokul son sınıfta iken, T.C. Ziraat Bankası’nın yarışmalarına zorla sokan ve Ereğli ikincisi olmama vesile olan muhteremdir.
O, topluma girmeyi, toplumda konuşmayı, kendime özgüven kazanmamı sağlayan insandır. İbrahim Özgül hariç diğerleri Türk solunun değerli temsilcileriydiler.
Şimdi düşünüyorum da, o muhterem insanlar bize; vatan sevgisini, millet sevdasını, bayrak aşkını, toplum değerlerini, çağdaş olmayı ve çağdaş kalmayı öğreten değerler, tarihi sevdiren, Türk olmayı şeref bildiren çınarlarmış. Öğretmenlik, sadece bilgiye dayanan, bildiğini aktaran bir meslek değildir. Öğretmenlik aynı zamanda sevgi, erdem, feragat, hoşgörü, faziletle beslenen ve desteklenen bir yüce değerdir. Onun için de bu ülkeyi çağdaş, kalkınmış, moderniteyi yakalamış, ekonomik ve ahlaki değerlerle donanmış bir ülke yapmak istiyorsak, öğretmene de, öğretmenlik mesleğine de, onu yetiştiren okuluna da değer vermek zorundayız.
Öğretmenleri yine 1980 öncesinde olduğu gibi onu yetiştirecek “okullara” devretmeliyiz. Şöyle ki, M.E. Bakanlığı arşivlerini incelediğinizde şunu görürüz. Öğretmenlik en başarılı mensuplarını, Öğretmen Okulları ile Yüksek Öğretmen Okulları varken vermiştir.
Zira, Anadolu’nun, fakir ailelerinin zeki çocukları, bu okullarda okuyarak öğretmen oldular. Anadolu’yu ve fakirliği bilen bu yağız delikanlılar, Anadolu’nun kör talihini değiştirebilmek için var güçleriyle çalıştılar. Anadolu’yu adeta, avizelerle aydınlattılar. Son yıllarda, diğer okul ve Fakültelerden mezun olan elemanları öğretmen yapmak, bir ayıptır. Bunlar, kendi branşlarında değerlendirilseydiler ülkemiz daha kazançlı çıkardı. Öğretmenlik, bilginin yanında, güzel bir ifade, tatlı bir dil, tükenmeyen bir sabır, engin bir hoşgörü, çelik gibi bir irade ve İslam’ın manevi iklimiyle donanmış bir değerler manzumesidir.
Öğretmenlik başlı başına bir meslek ve sanattır. Bunu acilen görmek ve buna göre öğretmeni ve öğretmenliği yeniden ülkenin yararına, milli ve manevi değerlerine değer katacak şekilde düzenlemeliyiz. “Atanamayan Öğretmenler” lafı bir ülkenin yüz karasıdır. Hem öğretmen yapacaksın, hem de atamayacaksın. Yazıklar olsun. Aksi ise; her gecen yıl Türkiye’nin, biraz daha karanlığa biraz daha fakirliğe, biraz daha üçüncü dünya ülkeleri saflarına itilmesine sebep olacaktır.
Öğretmenler, hayat pahalılığı karşında onur ve şahsiyetlerini harcamak zorunda bırakılmışlardır. Evinin kirasını, çocuğunun mama parasını bulamayan bu güzide şahsiyetler, ikinci bir işte çalışmak zorunda bırakılmışlardır.
Bedenen yorulan, ruhen ve psikolojikman yıkılan öğretmenler derse, böyle girmekteler. Bu acı gerçeğe yıllardır çare bulamadılar. Oysa bu seçkin insanların ve eğitimin problemleri kendi içlerinde, kendi şartlarında çözülebilir. Bu dertler, mutluluğa dönüştürülebilse, öğretmenlik kurtulacak, buna bağlı olarak Türk gençliği, ona bağlı olarak da Türkiye kurtulacaktır.
Bu kurtuluşun tek reçetesi, saygıdeğer öğretmenlerimizin, öğretmenlik mesleğinin, Milli Eğitimin sorunlarını iyi analiz edip hemen çözüme konmasıdır.
Kaldı ki, öğretmen; Peygamber takipçisidir, toplumu eğitir.
Kaybeden Türkiye oluyor. Bunu görmüyor musunuz?
Ülke ve nesillerin ruhu, öğretmen ve öğretmenliktir. Lütfen bu ruhu öldürmeyiniz!
Ahirete göç edenlere rahmet, çalışanlara sabır, emeklilere de sağlıklı ve huzurlu ömür diliyorum.. Siz en yüce değersiniz sevgili öğretmenlerim!.
Esen kalınız.
NOT: Eşimin, kızımın, gelinimin, oğlumun ve bütün tanıdık-tanımadık meslektaşlarımın “ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ” kutluyor, huzur ve mutluluk dolu nice yıllar diliyorum
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı