Nazım Peker
Nazım Peker

Hz. Mevlânâ

Hz. Mevlânâ’yı bir kez daha andık. Yurdun ve dünyanın dört bir yanından gelen Hz. Mevlânâ hayranları ve meraklıları semaya doydular. O çok sıkıcı ve iğneleyici siyasi protokol konuşmalarına yer verilmemesi çok ama çok isabetli olmuş.
 
Bu yıl Konya dışında olduğum için etkinlikleri takip edemedim.
 
Bu kutlamalarda Hz. Mevlânâ’nın mistik yönü öne çıkarılırken onun İslâmi yönü biraz geri planda kalıyor gibi. Konuşmalar da, panel ve sempozyumlarda bu yöne ağırlık verilmemekte. Hz. Mevlânâ, Mesnevi’den anladığımız kadarı ile ihlâslı bir mümin, imanlı bir Müslümandır. O, Allah’a ve Resulüne imanı kâmil ile inanmış biridir.
 
Umarım gelecek yıllardaki etkinliklerde bu yönü de ele alınır.
 
Hz. Mevlânâ, Allah’ın aşkı ile dolmuş, Allah aşkı ile yanmış, olgunlaşmış erenlerden biridir. 1207’de BELH şehrinde doğup, 17 aralık 1273’de Konya’da Hak’kın rahmetine kavuşmuştur. Babası Bahaeddin-i  Veled’de büyük veli ve alimlerdendi. Hz. Mevlana daha küçük yaşlarda iken babasının  kalbindeki feyzlere kavuşmuştu.
 
Babası ile Hicaz’a sonra Şam’a, daha sonra da Konya’ya gelmiştir. Burada Şemseddin-i Tebrizî ile tanıştı. Tebrizî, O’nu yetştirdi, yaktı ve olgunlaştırdı.
 
Celâleddîn-i Rûmî asla ve asla ney dümbelek çalmadı, dönmedi ve raks etmedi. Bunları sonradan gelen cahillerle işi turizm amacıyla paraya döken şaklabanlar uydurdular. İşte benim isyanım da buraya. Hz. Mevlânâ’nın gerçek kimliği ve şahsiyeti ortada iken bunu. “ İNANÇ TURİZMİ” maskelemesiyle yanlış mecralara yönlendirerek işi yanlışa götürmeyedir.
 
Divanında 30 bin, Mesnevi’sinde 47 bin beyit vardır. Mesneviyi nazım şeklinde yazarak bozulmasına izin vermemiştir. Eğer nazım şeklinde olmasaydı kim bilir ne hallere sokarlardı din tüccarları.
 
Pek çok menkibesi olan Hz. Mevlânâ, ilim deryasıdır, İslam ve Allah aşığıdır. Bir kaçını alacağım. Eğer birgün dünyaya ait çok büyük bir derdin olursa, Rabbine dönüp:” Benim büyük bir derdim var.” deme. Rabbine dönüp; “Benim çok  büyük bir RABBİM var” de
 
                                        Yüzde israr etme, “Doksan da olur.”
                                        İnsan dediğin de, “Noksan da olur.”
                                        Sakın büyüklenme, “Elde neler var.”
                                        Bir ben varım deme, “Yoksan da olur.” 

İşte Mevlânâ böyle biridir. Yazımı O’nun, “Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın,/ Tutmayacak bir ele uzandığın için kendine mi?”  bitiriyorum.
 
Esen kalınız.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!