Nazım Peker
Nazım Peker

Hadisçiler Ebu Hanife’yi Nasıl Biliyordu?

 

Bizim ilahiyatçıları anlamakta zorlanmaya başladım. Kürsülerde hem Ebu Hanife’yi överler hem de Sahihi Buhari’yi ve diğer hadisçileri; bu ne yaman çelişkidir.

Ebu Hanife, mümkün olduğu kadar İslam’ı, hadis sarmalından, rivayetler sarmalından kurtarmaya çalışmıştır.

Ebu Hanife’nin hadislere karşı net bir tavrının olduğunu cümle ilahiyatçı bilir. İlahiyatçıların galiba bilmedikleri ya da bilip de bilmezden geldikleri tek şey; hadisçilerin İmamı Azam’a tavırları olsa gerek.

Ebu Hanife hakkında meşhur hadisçiler neler söylemişler, nasıl reddiye yapmışlar, hangi ağır ithamlarda bulunmuşlar kısaca hatırlayalım.

Buhari, (ölümü:869) Ebu Hanife’yi; güvenilmez, yalancı olmakla suçlarken, ağır küfre girdiğini iddia eder.

İmam Malik, (ölümü:795) Ebu Hanife’yi; ümmetin en şerlisi olarak tanımladığını bütün ilahiyatçıların bilmesi gerekiyor. İslam’ın ve ümmetin şerlisii olarak tanımlamıştır.

Ahmet b. Hanbel, (ölümü:855) Ebu Hanife ve öğrencileri için; bidatçı ve sapıktırlar, sünnete ve esere (hadise) düşmandırlar. Hadisleri iptal ve inkâr edip Resulullah’a karşı çıkarlar.

Aşağı yukarı bütün hadisiçiler, Ebu Hanife’ye ve onun öğrencilerine karşıdırlar. İşi karşı çıkmakla da bırakmazlar, “Ebu Hanife ve onun gibi düşünenleri imam ve onların dinini din edinirler. Peygamberin hadislerini, ashabının yolunu terk eyleyip Ebu Hanife ve taraftarlarının yoluna tabi olmuşlardır” diyerek de saçma sapan bir suçlamaya tabi tutarlar.

Şimdi bu yazıyı okuyan kimi hadisçi-ilahiyatçılar, hiç düşünmeden beni ve benim gibileri: mezhepsiz ve din düşmanı ilan ederek işin kolayına kaçarlar da okuma ve araştırma zahmetine katlanmazlar. Eğer okurlarsa doğruyu bulacaklarına inandıkları için, klasik din anlayışını terk etmek istemezler.

Ebu Hanife ve arkadaşlarının uğradığı bu iftira ve suçlamalar günümüzde de devam etmektedir. Kur’an’ın tek kaynak olduğunu söyleyen ve yazanların Hz. Muhammed’in yolunun da bu olduğunu söyleyenler, aynı acımasız iftira ve suçlamalara tabi tutulmaktadırlar.

Benim anlayamadığım ise İslam dünyasının en büyük mezhebi Hanefilik olmasına rağmen bu mezhebi takip edenlerin uygulama ve anlatımlarının Ebu Hanife’ye değil onu acımasızca eleştiren hadis ehline uyar olmasıdır.

Çok garip değil mi?

Mimbere çıkacaksın, Ebu Hanife’ye tabi olduğunu söyleyeceksin. Ama İslam’ı anlatırken de Ebu Hanife’yi eleştirenlerin hadisi ile başlayıp hadisi ile bitireceksin.

Bu ne yaman çelişki?

Diyanet İşleri, Müftüler, vaizler ve imamlar artık şunu iyi bilmeliler ki, İslâm’ı gerçekten de bilen cemaatleri var. Onlar bu tür vaazları yaparken cemaatten çokları da bu cahilce konuşmalara bıyık altından gülmektedirler.

Diyanet İşleri’nin ve İlahiyatçıların, cami cemaatinin neden azaldığını da bir irdelemeleri gerekiyor.

Çünkü onların yanlış İslam anlatımları insanları camilerden soğutmaktadır. Daha ilmi ve daha güncel, daha akılcı ve daha araştırmacı anlatımlar bekliyoruz. Kutlu Doğum Haftası ile mübarek gecelerin kaynağı ile dayanağını ve çıkış noktasını da bir anlatın bizlere; ama masal ve rivayet olmasın.

Esen kalınız. 

NOT. Ben İlahiyatçı değilim. Kendi çapında araştıran birisiyim. Gerçek İlahiyatçıları tenzih ederim. Onlar İslam’ın ve bizim değerlerimizdir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!