Nazım Peker
Nazım Peker

Ergenekon’dan Çıkış- Orduya Kumpas

Kanada’da kaçak bir Yahudi’nin ihbarı ve Ümraniye’de bulunan pimleri çıkarılmış 27 ya da 40 adet el bombası( 81 ile birer tane bile düşmüyor) üzerine kurgulanan: asrın yüz karası davası “ ERGENEKON” başlatılmış. Türk Ordusu akla hayale gelmedik, şeytanın bile aklına gelmeyen sahte delil ve CD’lerle çökertilmeye çalışılmıştı. Davanın bir tarafında; “Ben bu davanın savcısıyım” diyen dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan, öbür tarafında şeyh ve güya Müslüman Fetullah Gülen ve Nur cemaati, eteğinde de Türk basının mümtaz yalakası basın ve mensupları vardı.

Ç. Altan’ın evlatları, FETO’nun kanallarını gezerek ordunun ne menem kötü faaliyetler içinde olduğunu, hükümeti yıkmak ve kardeşkanı dökmek için ne dümenler çevirdiğini anlata anlata bitiremiyorlardı. R. Ozan Kütahyalı denen konuşmacı, aman ne bilgiler ne belgeler anlatıyordu ağzının suyu akarak kanallarda. Erdoğan ve AKP’nin samurayı Ş. Tayyar denen bir müneccim, ERGENEKON üzerine cilt cilt kitaplar yazarak bilge olma yolunda terlemişti

“Taraf” denen yerden bitme bir gazete ise tetikçilikte birinciliği kimselere kaptırmıyordu.

Şanlı TSK’nin bitirilmesi ve itibarsızlaştırılması için her argüman hazırlanmış ve ardı ardına piyasalara sürülmekteydi. TSK’dan kuyruk acılı PKK’lı teröristler de “GİZLİ TANIK” adıyla şahit olarak dinletilerek işin tuzu biberi de tamamlanmaktaydı.

Davanın en acı yanı da; Önce Kara Kuvvetleri komutanlığına daha sonra da Genel Kurmay Başkanlığına  “ÜÇLÜ KARARNAME “ile atanan Orgeneral İlker Başbuğ Paşanın: “terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla tutuklanmasıydı. İnsan kendi imzası ve oluruyla atadığı birine bu iftirayı hangi vicdanla yapabiliyordu? İnsanın kendisine bari saygısı olmaz mıydı?

TSK’nın, PKK ile dişe diş mücadele etmiş paşaları, “Keskin kılıç ve görevli” günün savcısı Zekeriya Öz’ün de talimatlarıyla, “Şafak” baskınlarıyla evlerinden alınarak kodeslere gönderiliyordu.

Dava asrın davasıydı. İslam’ın kesinkes yasakladığı: “Yalan ve iftira” üzerine kurulu bir dava idi. Davanın sürecinde yaşananları gözlerinizin önüne getirirseniz; durumu daha iyi anlarsınız!

Haziran 2007’de 23 ayrı iddianın birleştirilmesiyle başlayan dava, yıllarca sürdü. 275 sanıklıydı ve “ÖMÜR BOYU” hapis ve idamlarla yargılama devem ettirildi. Ergenekon’un kasası dedikleri Kuddisi Okkır öldü ve cenazesini hayrına belediye kaldırdı. Davanın sanıklarından: İlhan SELÇUK, Erhan GÖKSEL, Kaşif KOZİNOĞLU, Yarbay Ali TATAR’ın da aralarında bulunduğu 18 kişi hayatını kaybetti. Kalanların çoğu da GELECEKLERİNİ!

Geçtiğimiz aylarda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararla, sanıkların tutukluluk hallerine son verilmişti. Davanın temyiz aşaması devam ediyordu.

Sonunda karar verildi: Yargıtay:” ERGENEKON diye bir terör örgütü yok. Bu, Orduya kurulmuş bir KUMPASTIR” dedi ve bu iğrenç davaya son noktayı koydu.

C.B. Erdoğan muhtemeldir ki, “Bizi KANDIRMIŞLAR” diyerek işin içinden sıyrılacaktır. Asrın savcısı Z. Öz, yurtdışında kaçaktır. Yalaka samuraylar ve kalemşörler, bir kolayını bulmaya bulacaklar da; cilt cilt kitap yazanların yazdıkları ne olacak? “ Hesabı vermeden nereye!” diye rahmetli A. Tatar’ın arkasından yazanlar ömür boyu şerefsiz kalmaya mahkûm olmayacaklar mı?

Biz bunları Müslüman, Müslüman’ı da asla ve asla iftira etmez biliyorduk. Bunca iftira ortada ise yüce İslam, imanlı (!) Müslümanlar nerede? Çünkü İslam: “Zannın her türlüsünden uzak durun.” derdi de.

Hayatı karartılan bu insanların: maddi ve manevi kayıpları ne olacak?

Geçmiş olsun. Demek ki bu aziz ve necip millet, er ya da geç ERGENEKON’DAN çıkıyormuş. Tarih tekerrürden ibaret diyenler ne kadar da haklı imişler.

Esen kalınız.

 

NOT:1- Siyasiler gelip geçerler. Ordu, Cumhuriyet, Yargı-Hukuk bu ülke durdukça var olacaklardır. Onları gözbebeğimiz gibi korumalıyız. Ordusuna kim böyle neden hainlik yapabilir ki?

2- Allah’a şükürler olsun ki, bu konuda da beni haklı çıkardı.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!