Bu yenilgiye bir günah keçisi bulmak olabilir. Bunu yapar mı bilinmez. Lakin psikolojisi bozulmuşa benziyor. İl örgütlerini görevden alabilir, içimizden vurulduk, ihanete uğradık diyebilir ya da vitrinde geniş çaplı bir değişikliğe gidebilir. Bunlara da siyasette PANSUMAN TEDAVİ denir ki, sonuç getirmez. Daha sonrası: Elbette kaçınılmaz sonucu, AKP ve Sn. Erdoğan da yaşayacaktır. Kimi yandaş yazar ve yorumcular, şimdiden: “Ben demiştim” demeye başladılar bile.
Sn. Erdoğan, muhalefete ve seçmene yukarıdan bakmanın, muhalefeti hafif görmenin, halkı canından bezdiren ekonomik koşulların ne demek olduğunu: 31 Mart seçiminde gördü ve yaşadı.
Şimdi ne yapacak?
Elbette yapacağı pek bir şey de yok. Zira etrafındakilerin de, atama yaptıklarının da Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları çözecek ne yetenekleri ne de öngörüleri yok. Olsa idi, ABD’den Gaye hanımı, İngiltere’den Şimşek’i getirir miydi?
Olsa idi zaten ülke: bu hale gelmezdi. Sn. Erdoğan’da bu sorunlarla baş başa kalmazdı.
Erken seçim sesleri muhakkak gelecek.
Erdoğan ve Bahçeli buna asla yanaşmazlar. Zira bu moralle gidilecek bir erken genel seçim, her ikisinin de kendi ayaklarına kendilerince kurşun sıkmak olacaktır.
Seçimin mesajı açık ve net: 30- 40- 70 yıldır CHP’ye kapılarını kapatmış iller bile artık, CHP’ye kapılarının açtılarsa oturup bir kere değil bin kez düşünmek gerekir.
Erdoğan, önceki mahalli seçimlerde seçilen muhalif belediye başkanlarını, çalışamaz yapmak, başarısız olmalarını sağlamak için her türlü hukuki ve siyasi olanakları kullandı. Buldukları dış kredilere bile onay vermedi. Hiçbir Kamu bankasından( Ziraat, Halk ve Vakıf) kör kuruş kredi kullanma olanağı sağlamadı. Hepsini topal ördek benzetmesi ile belediye meclis çoğunluğunu kullanarak, pek çok projelerinin hayata geçirmelerine de engel oldu. Pek çok belediyeye kayyum atadı. Bunların önceden hukuki engellerini sağlayamadı.
Halk bunu unuttu mu?
Atanamayan öğretmenler, sağlıkçılar, veteriner ve ziraat mühendisleri, kaldırmadıkları mülakat saçmalığı, hukukun siyasallaşması, DİB’in güven kaybetmesi, uygulanmayan kademeli emeklilik sistemi, Deprem anında soğukta inleyen depremzedeler varken Kızılay’ın çadır satması, sağlıkta rezalet olan randevu çilesi, 10 bin liraya mahkûm edilen emekliler, pula dönen Türk Lirası, önlenemeyen enflasyon, acımasız zamlar ve pahalılık, düzensiz ve denetimsiz gelen; ülkenin güvenlik ve sağlık sorununu, uyuşturucu baronlarının cirit attığı, artıran göçmen sorunu; AKP’nin ve Sn. Erdoğan’ın önünde aşılması olanaksız bir dağ gibi durmaktadır!.
Bunlara karşın bir avuç azınlığın üçe-beş yerden maaş alması, yandaş şirketlerin silinen vergi borçları, Beş Tepe’nin masrafı ve lüksü! İtibardan taviz olmaz saçmalığı.
Sn. Erdoğan ve ekibi, bu sorunları: 2028’e kadar kısmen de olsa çözebilir mi?
Hiç sanmıyorum. Zira yönetim; ilim, bilim ve ortak akıldan uzak. Tarikat ve cemaat aklıyla, ancak Huri hayaline ulaşılabilir.
Çözecek olsaydı bunca sorunu, sorun yapmazlardı.
2002’den itibaren kaybolan AB’ye gireceğiz umutları, aşırı otoriter bir yönetime evrilmeleri, basına, hukuka baskı ve tehditleri, sınırsız yetki; sıfır sorumluluk olan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” içte halkta dışta da finans çevrelerinde tedirginliğe neden oldu. Yatırımlar durdu, yabancı sermaye gelmez oldu.
Bu anlayış ve bu kadrolarla AKP ve Sn. Erdoğan ile kurmayları, bütün bu sorunların üstesinden gelebilecekler mi?
Sn. Erdoğan, kırk katır mı, kırk satır mı tercihiyle baş başa kalmış vaziyette.
Halk artık inanmıyor.
2010’dan beri Enflasyon Temmuz’da düşecek, Ocak’ta düşecek lafları da artık güvenirliliğini kaybetti. Sabırla soğan, patates, yağ, peynir, kıyma, ekmek alınmıyor, torunlara harçlık verilmiyor, elektrik, doğalgaz faturası ödenmiyor, tüp satın alınmıyor.
Çalışanlar dâhil emekliler, yarınımız ne olacak kaygısındalar.
Bütün bu sorunları AKP’nin ve Erdoğan’ın, dört yıllık süre içinde çözeceği, olanaksızdır.
Ne olacak ne yapacak sorusu gündeme gelecektir.
Bu yenilgiye bir günah keçisi bulmak olabilir. Bunu yapar mı bilinmez. Lakin psikolojisi bozulmuşa benziyor. İl örgütlerini görevden alabilir, içimizden vurulduk, ihanete uğradık diyebilir ya da vitrinde geniş çaplı bir değişikliğe gidebilir. Bunlara da siyasette PANSUMAN TEDAVİ denir ki, sonuç getirmez.
Daha sonrası:
Elbette kaçınılmaz sonucu, AKP ve Sn. Erdoğan da yaşayacaktır. Kimi yandaş yazar ve yorumcular, şimdiden: “Ben demiştim” demeye başladılar bile.
Yazı mı Hindistanlı Gandi’nin: “Bizler Mustafa Kemal, İngilizleri yeninceye kadar İngilizleri Tanrı biliyorduk” sözüyle bitirmek istiyorum.
Esen kalınız.