Kendimden örnek vereyim: 2002’de asgari ücret 184 TL benim maaşımda 550 liraydı. Yani asgari ücretin: 2,9 katı. Şimdi asgari ücret: 17.002 lira. Buna göre benim:49.300 lira almam gerekirken neden bana: 22.300 lira ödeniyor? Nerede benim:27.000 liram, kim aldı, neden aldı? Bu durumda benim ekonomim iyileşmiş mi oluyor? Şimdi soralım: ekonomi nereye gidiyor? Sahi nereye gidiyor?
Hükümetin de Sn. Erdoğan’ın da yumuşak karnı ekonomi, işsizlik, enflasyon, faiz ve vergiler. 22 yıldır ülke yönetiminde bulunan AKP ve “Ben ekonomistim, bunların kafası basmaz” diyen Sn. Erdoğan, bu saydıklarımı iyileştirici köklü bir çözüm bulamadılar.
Asil milletim faiz, enflasyon, vergiler sarmalında günden güne yoksullaşmakta.
Gençler evlenme, ev, araba alma hayallerini kaybettiler. Üç çocuk isteniyordu. O çocuklar şimdi iş istiyor, kaynak yaratabildik mi?
Milyonlarca üniversite bitirmiş genç, işsizlikle boğuşmakta; ana babalarının eline bakmaktan utanç duymakta.
Türk lirası, yabancı paralar karşısında, güneş görmüş kar gibi erimekte; ülkenin en büyük parası 200 TL ne acı ki, bir kilo peynir alamamakta.
“Başörtülü bacılarımı üniversiteye almadılar.” Feryadında bulunanlar, bugün mezuniyet törenlerine kısa kollu kızlarımızı almamaktalar.
Bir çay, bir simit hesabı yapanlar, bugün çay ile simide ulaşamayanları görmezden, duymazdan geliyorlar.
Fakir-fukara, garip-guraba edebiyatı ile iktidar olanların döneminde, fakirler daha da fakirleşirken, dünyanın hiçbir yerinde olmayan; “Fakirden zengine bir servet akışı yaşanmakta.
Emekliler yılında emekliler pazara çıkamaz, torunlarına harçlık veremez, bir kahvehaneye oturup çay içemez hale getirildiler.
Hastanelerde kuyruklar vardı diyenlerin yönetiminde fakir halk, hastanelerden randevu alamaz hale getirilip, özel hastanelere yönlendirilmekteler.
Dünyanın ilk 500 üniversitesi içinde, bir tek üniversitemiz bulunmamakta. Boğaziçi, ODTÜ gibi saygın üniversitelerimizi de yandaş rektör, dekan atamalarıyla bilimden uzaklaştırdığımız iddia edilmekte.
Çay üreticisi feryatta, buğday üreticisi feryatta, patates üreticisi feryatta, süt-et üreticisi feryatta. Ürettiğimizin karşılığını alamıyoruz çığlıklarını sağır sultanlar bile duydu da bizi yönetenler duymadı.
Bütün bu olumsuzlukların altında bunalan hükümet ve Sn. Erdoğan, kurtuluşu ABD’den Hafize Gaye Erkan hanımı Merkez Bankası’nın, İngiltere’den M. Şimşek’i Hazine ve Maliye Bakanlığının başına getirmekte buldu.
Hafize hanım istifa edip gitti, gerekçesi meçhul. Sn. Şimşek tatlı hayallerle göreve devam ediyor. Ediyor da enflasyona, faizlere, pahalılığa çare oldu mu, ümit verdi mi?
Sn. Şimşek göreve geldiğinde ekonomi neredeydi, bir yıl aradan sonra nerelerde birkaç örnek vermek isterim:
Yazının yazıldığı gün ve saat itibarıyla: Enflasyon: %39,5 idi %75.45’e, Faiz: %8.5 idi %50’ye, Dolar: 21.20 idi 32.70’e, Euro:% 22.60 idi 35.25’e, Benzin:21.25 idi 41.50’ye, Motorin-Mazot:19.30 idi 40.50’ye, ekmek(İstanbul için):5 lira idi 12 liraya, et:250 TL/kg idi, 700 TL’ye, Tüp (12 kg):350 TL/adet idi 750 TL’ye fırladı.
Şimdi hangi ekonomist, hangi vicdan sahibi AKP’li bana ekonominin iyi olduğunu, iyiye gideceğini söyleyebilir.
Faiz ve vergi artırımıyla ülke yönetmek, ekonomist olmayı da gerektirmiyor. İnanın böyle ekonomiyi benim 4. Sınıftaki torunum da yönetir.
Bunun için yurt dışından yüksek fiyatlarla adam ithal etmeye gerekte yoktu.
Kendimden örnek vereyim: 2002’de asgari ücret 184 TL benim maaşımda 550 liraydı. Yani asgari ücretin: 2,9 katı. Şimdi asgari ücret: 17.002 lira. Buna göre benim:49.300 lira almam gerekirken neden bana: 22.300 lira ödeniyor? Nerede benim:27.000 liram, kim aldı, neden aldı? Bu durumda benim ekonomim iyileşmiş mi oluyor?
Şimdi soralım: ekonomi nereye gidiyor?
Sahi nereye gidiyor?
Esen kalınız.