Nazım Peker
Nazım Peker

Düşen Uçak-Suriye ve Türkiye

Suriye Türkiye gerginliği aylardır sürüp gitmekte. Bilindiği gibi Türkiye, Suriye ile neredeyse kanka idiler. Nedir nedendir bilinmez (Bizce malum) iki dostun arasına kocaman bir kara kedi, irice bir karaçalı giriverdi.
 
İki ülkenin dostane durumdan hasmane duruma geçtiğini dünya alem bilmekte. Suriye bir uçağımızı düşürdü. Açıklama; çocuk kandırmaya yönelik, “ Efendim düştükten sonra Türk uçağı olduğunu bildik!
 
İnandınız değil mi?!!!!!!
 
Şimdi şu sorulara bir cevap bulmaya çalışalım;
 
1)Acaba bu uçağımız bir yıl önce aynı konumda olsaydı Suriye vurur muydu?
 
2)Türkiye’de Sayın Başbakan için, “DÜNYA LİDERİ” deniliyor. Acaba Suriye, dünya lideri bir ülkenin uçağını düşürmeye cesaret edebilir miydi?
 
3) Suriye ile esnaf dostluğundan nasıl oldu da bu kadar kanlı-bıçaklı hale geldik?
 
Bu sorulara cevap buldunuz mu? Mantıklı bir izahınız var mı?
 
Uluslararası hukuk ve uçuş kuralları vardır. Uçağın konuşma sistemi açıkmış, Türk uçağı olduğu alenen belliymiş, Böyle durumlarda, ateş etmeden önce yapılması gereken kurallar var; uçak hava sahasını terk için ikaz edilir, kimliği için uyarılır, daha da ötesi; mecburi inişe zorlanır. Bütün bunlar yapıldıktan ve olumlu cevap alınmadıktan sonra ancak ateş edilir. Uluslararası hukuk böyle demekte!
 
Ayrıca Suriye ne ki, gücü ve kapasitesi ne kadar da; dünya lideri(!) bir ülkenin uçağını düşürme cesaretini kendinde bulabilmekte?
 
Esad’ı yaptınız Esed. Kendi ülkeniz demokrasi sınavında şapır şapır dökülüp daima “SIFIR” puan alırken; Suriye’yi böylesi bir gerekçe ile tehdit etmenin, kulağını çekmeye kalkmanın inandırıcılığı ne kadardır.
 
Ayrıca her konuda, “Halk bize % 50 oy verdi. Bu, halkın iradesidir. Ben kime neyi soracağım?” böbürlenmesini yapacaksın, muhalefete tepeden bakacaksın. Ta ki başın sıkışıp, işi Arap saçına döndürüp, testiyi kırdıktan sonra da, muhalefete, “Gelin bakalım, öneriniz ne, çözüm nasıl olacak?” diye sorma zahmetinde bulunacaksın!
 
Kim yer kim yutar!!!
 
Suriye’ye “NOTA” vermişiz. Yıllar önce stratejik ortağınız, vizyoner dostunuz (!) ABD, Irak’ta Mehmetçiğimizin başına “ÇUVAL” geçirdiğinde, “Neden NOTA vermiyorsunuz?” soru ve ikazlarına; alaycı bir eda ve tavırla, “ Ne notası, müzik notası mı?” diye güya gırgır geçmediniz mi?
 
Suriye özür dilediği halde “NOTA” veriyorsunuz da; İsrail özür diledi mi?
 
Eğri oturup doğru konuşalım. Bekleyip görelim, hükümetin ve “Sıfır sorunlu dış politika, çözümsüzlük çözüm değildir” söylemlerinin mucidi Sayın A. Davutoğlu nasıl bir çıkış yolu bulacaklar?
 
Mavi Marmara olayında olduğu gibi işi yine laga lugaya getirip bu millete anlamadığı türküler mi söyleyecekler:
 
İş çığırından çıkmış, mermi namludan fırlamıştır.
 
Görünen o ki, Türk dış politikası, “Lafla peynir gemisi yürütme” siyasetinden kurtulup; Atatürk’ün temellerini attığı milli ve Türk’e göre dış politikaya acilen dönülmelidir. Esip gürleme ile bu işler olmuyor ve saygınlığınızı da yitiriyorsunuz. Efendim “NATO” yanımızdaymış. NATO, şartları gereği zaten yanımızda olmak mecburiyetinde!
 
Bu ülke kurum ve kurumları ile vardır ve demokrasinin gereği de budur. Muhalefet, bu kurumlardan birisidir. Onun için saygılı olmak zorundasınız.
 
Bir Atasözümüz, “ BAKACAĞIN YÜZE UTANACAĞIN SÖZÜ SÖYLEME” demiyor mu? Acaba utanacak yüzümüz var mı?
 
Muhalefeti tebrik ediyorum, söz konusu ülke meselesi olunca hükümetin haklı kararlarının yanında olma erdemini göstermişlerdir
 
Şimdi biz neye yanalım? Zor yetişen, nahak yere şehit olan o iki vatan evladı ana kuzularının acısına mı, yoksa kırılan ve incinen Türklük gururumuza mı?
 
Esen kalınız
 

NOT: Olaylar şunu göstermekte; S. Davutoğlu ve Fidan, hal ve hareketleriyle hükümeti ve S.Başbakanı zora sokmaktalar

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!