S. Erdoğan cumhurbaşkanı olarak gittiği Batman-Diyarbakır gezisinde “yuhalanmış” bana göre ayıp edilmiş, kınıyorum. Biz S. Erdoğan’ın şahsına değil makamın yüceliğine saygı duyarız.
Bu tespitimizi yaptıktan sonra; gelelim yorumumuza.
S. Erdoğan, bu gezide umduğunu bulamadı ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadı: Bölgenin HDP’li belediye başkanları kendilerini karşılamadılar, uğurlamadılar, hoş geldin demediler.
Bu tavır, bir açıdan hak edilmiş bir tavırdır. Siz adamlara, “Kürt sorunu vardı ve bu sorun, benim ve devletin sorunudur.” Derseniz. Ardından da, “Çözüm Süreci” diye bir ucube sözü verip sonra da, “Kürt sorunu vardır demek ihanettir. Terörle masaya oturulmaz” noktasına gelirseniz; ne beklerdiniz ki?
Bu tavır, ülkenin Cumhurbaşkanı makamına saygısızlıktır. S. Erdoğan’ı sevsek de sevmesek de O, şu an ülkenin Cumhurbaşkanıdır.
Yalnız şu tespiti yapmakta bu ülkenin bir aydını olarak boynumuzun borcudur.
S. Erdoğan bu hareketi fazlasıyla hak etmiştir.
Çünkü O, yıllarca bu ülkeyi, “Etnisite ve ayrımcılık” politikaları ile yönetti.
Her meydanda, her basın toplantısında, her uçak yolculuğunda muhalefeti; “BUNLAR SİVAS’IN ÖTESİNE GİDEMEZLER “diye akılınca suçladı.
Batman ve Diyarbakır gezilerini koruma ordusu olamadan acaba yapabilir miydi?
S. Demirtaş’ı suçlayan konuşmasını, devletin güvenliği ve Cumhurbaşkanlığı forsu olmadan yapabilir miydi?
Bize göre bırakın yapmayı; Kayseri’nin ötesine bile gidemezdi.
Çünkü devri iktidarlarında ülkenin bir bölümü, ülke insanının bir bölümüne gidilemez hale geldi. Bu çorbada ki tuz, tamam S. Erdoğan’a aittir.
Gelinen nokta; “Ayarını bozduğunuz kantar sizi de tartar. Rüzgâr eken fırtına biçer” konumudur.
S. Erdoğan ve AKP, her seçimde kendilerince bir hasım, bir düşman yaratıp onunla propaganda yapma taktiği uygulamaktalar.
Şimdi ki düşman ve hasım; PARALEL YAPI ve Fetullah Gülen.
Yahu insan yemek yediği çanağa pisler mi?
Siz yıllarca Paralel Yapı ile nikâhlı değil miydiniz? Ne yaptıysanız beraber yapmadınız mı? O isimleri ikili, üçlü ve tekli kararnamelerle o koltuklara siz atanmadınız mı? Onlara kendi zırhlı otolarınızı hediye etmediniz mi? “Ne istediler de vermedik?” diyen S. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli miydi? “Hocam dönün artık yurda. Bu hasretlik bitsin diyen” kimdi?
S. Erdoğan, “Ben bu seyahatleri elbette devletin imkânı ile yapıyorum. Bu benim doğal hakkım” demekte. Siz her doğal hakkınızı uygulamakta mısınız? Siz Cumhurbaşkanlığı yeminin de, “Tarafsız olacağım. Milletin Cumhurbaşkanı olacağım” demediniz mi?
Siz kimin cumhurbaşkanısınız?
“Ben bütün partilere eşit mesafede ve tarafsızım” demektesiniz.
Lütfen bir ilköğretim çocuğuna sorunuz, “Ben tarafsız mıyım?” diye.
Bakalım o çocuk ne diyecek?
Allah aşkına o meydanlarda 400 milletvekilini HDP için mi istemektesiniz?
Biz, “Etmeyin eylemeyin, Sivas’ın ötesi bu ülkenin vatan toprağı değil mi?” dedikçe. “Eğer Sivas’ın ötesine gidilemiyorsa bu, acaba kimin ayıbıdır?” diye sordukça bizleri suçladınız. Neredeyse vatan haini ilan etmiştiniz.
Ne oldu şimdi?
Diyarbakır ve Batman’da karşılanmayan bir Cumhurbaşkanı konumuna düştünüz!
Cumhuriyet tarihinde böyle vahim bir durum hangi Cumhurbaşkanının başına gelmişti?
Eserinizle övünüyor musunuz? 1150 odalı AKSRAY’da rahat uyuyabiliyor musunuz?
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı