Nazım Peker
Nazım Peker

Diplomatik ve Devlet Adamlığı Dili

Sevgili okurlarım! Diplomasi o kadar önemli ki, leb demeden leblebiyi, yârı rahatsız etmeden yâr zülfüne dokunma sanatıdır.
 
Bu işi, Batı diplomatları ve devlet adamları çok iyi becermekteler.
 
Batılı devlet adamları ve diplomatlarının, karmaşık, çetrefilli ve netamali konular için kullandıkları ortak dil; “GEREKEN YAPILACAKTIR” sözüdür.
 
Siz zannedersiniz ki, benim lehime iş yapılacak, karar verilecek!
 
Oysa “Gerekeni Yaparız” sözünün onlar için açılımı ve manası; dostunu küstürme, politikalarından taviz verme, menfaatlerin ne gerektiriyorsa onu yap.
 
Batılı devlet adamları ve diplomatları bunu beceriyorlar da, biz neden beceremiyoruz, yapamıyoruz, başaramıyoruz?
 
Bizim en büyük hatamız, devlet adamı ve diplomat yetiştiremediğimizdendir. En büyük kaybımız, tecrübeden yoksun, tarihi bilgilerden habersiz, milletinden uzak kişileri devlet yönetimine taşımamızdır.
 
Bizim en büyük hatamız, devlet yönetimine gelen siyasilerin; “Ben kendi kadromla çalışacağım” mantığıyla devlette yetişmiş, tecrübe kazanmış kişileri bulundukları görevden uzaklaştırmak ve kendi çapsız, öngörüsüz, tarih yoksunu, devlet adamlığından uzak, tecrübesiz kadroları iş başına getirmek olmaktadır.
 
Bu girişten sonra, “Sözde Ermeni soykırımı” meselesine gelelim.
 
Yıllardır yapmadığımız bir insanlık suçunu; mazisi ve tarihi tertemiz, asil ve necip Türk milletine yamama çalışmasına.
 
1915 “TEHCİR” olayını bir Ermeni Soykırımına dönüştürüp, bize mal etmeye çalışan; “Tek dişi kalmış” canavarlara karşı ne yapmamız, nasıl yapmamız konusuna gelince;
 
Efelenmeyle bu iş yürümüyor ve yürümedi,
 
Korkuyla bu iş yürümedi ve yürümüyor.
 
Papa demiş ne yazar, Obama diyecekmiş ne yazar, Almanya tanıyacakmış ne yazar.
 
Önemli olan senin dik duruşun, adam gibi duruşundur.
 
Bu işin özü, arşivlerinizi açıp gerçeklerin dünya kamuoyuna yansızca duyurmak ve anlatmaktır.
 
Bunun yolu; kendi sanatçılarınıza, yazar ve çizerlerinize, yapımcılarınıza imkân sağlayıp, fırsatlar sunarak bu alanda yazdırmak, çizdirmek, film ve dizi yaptırmaktan geçmektedir.
 
Sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili yüz binden fazla kitap varmış. Film, karikatür gibi etkinlikler hariç.
 
Bizde bizim lehimize bu konuda kaç eser var? Edindiğim bilgilere göre elliden fazla olmadığını biliyorum.
 
Öyle ise bu konuya derhal eğilmek ve boşluğu süratle doldurmak gerekmiyor mu?
 
Diplomasi diline gelince; hükümet sözcüsü S. Bülent Arınç, “Biz bilerek, kasten ve isteyerek” soykırım yapmadık demekte.
 
S. Arınç’a soralım, “Bilmeyerek, kastımız olmadan, istemeyerek mi?” soykırım yaptık?
 
İşte diplomasi dili ve devlet adamlığı bu ince çizgide kendini gösteriyor. Benim bu sorumu, Ermeniler ve dünya medyası nasıl kullanacak acaba?
 
Dedik ya! Devlet adamlığı ve diplomasi, “Lafla peynir gemisi yürütmeye” hiç benzemiyor. Efelenmek ise kendi kalenize gol atmaktan, kendi bacağınıza kurşun sıkmaktan öte bir şey değildir.
 
S. Arınç’ın bu talihsiz, maksadını aşan sözlerini derhal düzeltmesi gerekiyor. Hiç kimsenin bu asil milletin tarihine ve kişiliğine leke sürmeye hakkı da yetkisi de yoktur.
 
Bu millet asla ve asla soykırım yapmamıştır. Öyle bir leke ile lekelenmesine de hiç kimsenin yetkisi yoktur.
 
Esen kalınız. 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!